16.BÖLÜM:HEYECAN VE TİKSİNTİ

2.2K 143 14
                                    

Eğer Blood&Dragon'un hemen karşısındaki kaldırımların dili olsa beni yerden yere vurabilirlerdi.

Bir Salı sabahı içeri girerken gerginlikten ölmeme normal şartlar altında hiçbir neden yoktu ama dün geceyi düşününce nedenler birer ikişer listeleniyordu kafamın içinde.

Ama en sonda yazan ve büyük harflerle yazan kısım sadece öpücüktü. Hemen yanağımdaki yer şimdi bile yanıyordu. İçeri girip hiçbir şey olmamış gibi davranmak yemin ederim o kadar imkânsız geliyordu ki bana. Kafayı yiyecektim şimdi.

Salonun içini buradan göremiyordum ama eğer orada beni gören biri varsa şu an rezil derecede komiktim sanırım.

Tamam. Bir şey olmamıştı. Gören de öpüştük, yattık, sabah kalktı gitti sanırdı. Dümdüz yanağımı öpmüştü. İnsanlar birbirlerini yanaktan öpebilirdi. Bu gayet normal bir şeydi. Pınar da öpüyordu beni. Bir fark yoktu. Zaten neden olsundu?

Derin bir nefes alıp karşıya geçtikten sonra içeri girdim. Direkt resepsiyon masasında oturan Görkem'i gördüm.

"Günaydın."

"Günaydın bebe." dedi kafasını kaldırıp.

"Hayırdır içeridesin?" dedim çantamı bırakırken.

"Sigarayı bırakmaya çalışıyorum." dedi. Güldüm. Tek kaşını kaldırdı. "Niye bırakamaz mıyım?"

"Hayır. Sadece garip bir istek. Neden?" dedim hızlıca.

"Çünkü zam geldi." dedi. Güldüm. Kendini düşünmüyor da zammı düşünüyordu.

"Hazan!" diye bağıran Toprak'ı duyduğumda kaşlarımı çattım. İki numaranın kapısı açıldı.

"Ne oluyor?" dedim şaşkınca.

"Buraya gel. İşimiz var." dedi. Kaşlarımı kaldırdım. Görkem'e baktım ama tepkisizdi. Bende iki numaraya ilerledim. Kapı açıktı. Ben gelince geçmem için kenara çekildi. Sonra kapı direkt kapanırken Toprak bana döndü.

"Günaydın." dedi.

"Günaydın." dedim hızlıca peşinden. Sonra yutkundum. "Ne işimiz var?" dedim etrafa bakarken.

"Sırt kaplamam var beş altı dakikaya gelir sanırım. Birkaç şeyi birleştirdim bakman için çağırdım." dedi tezgahtaki tableti gösterip. Bu ara çok fazla kaplamalı dövme yapıyorlardı. Bu iyi bir şeydi. Tüm sırtı ya da kolu kaplamak aşırı pahalıya patlıyordu.

"Bakayım." dedim ve ilerledim. Tezgahtaki tabletin ekranı açıktı. Yakınlaştırılmış birkaçı bana ait çizimlere bakarken ekranı küçülttüm. Dümdüz görünüşü gayet güzeldi. Yani iyi derken, bana sorulursa aşırı karışık ve gereksiz bir şeydi ama ben zaten dövmenin tamamen gereksiz olduğunu düşünüyordum.

"Güzel gözüküyor." dedim kalemi elime alırken.

"Niye kalemi alıyorsun o zaman?" dedi arkamdan. Sanırım birazcık arkamda dikiliyordu.

"Şurası birbirine geçmiş." dedim ufak yaprakla kelebeği gösterip. Sonra da büyültüp o kısmı biraz daha normale çevirdim. Renklerine varana kadar boyanmıştı.

"Baya uğraşmışsın." dedim.

"Sabahtan beri bunu yapıyorum." dedi.

"Bugünün en pahalı işi olacak sanırım?" dedim.

"Sayılır." dedi. Derin bir nefes alıp kalemi bıraktım ve ona döndüm. Direkt arkamda olduğunu biliyordum ama bu kadar yakında beklemiyordum. Başımı kaldırdım mecburen yüzüne bakmak için.

DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin