💙
Ferda'nın mezuniyeti çok güzeldi. Balonlar, konuşmalar ve atılan kepler falan her şey kendimi çok iyi hissettirdi. Çok mutluydum. En yakın arkadaşım artık fizik ödevini yapamadığı için benden alıp cevapları geçiren biri değil de iktisat mezunu biriydi.
Garipti. Ferda ile ilk tanıştığımızda ikimiz de başka arkadaşlarımızla takılırdık ama sonra sonra ben ondan ödevleri aldıkça o da benden almaya başlamıştı.
Tam nasıl başlamıştı arkadaşlığımız hatırlamıyordum. Sadece bir şekilde bu kız benim en yakın arkadaşım olmuştu. Nasılı ve nedeni önemli değildi. artık değildi.
Kocaman olmuştuk. On beş yaşında lise birde tanışmıştık. Hazırlıkta aynı sınıfta değildik. Şimdi yirmi iki yaşındaydık. İkimiz de mezun olmuştuk.
İşlerimiz olacaktı. Şirketlerle muhatap oluyorduk. Edebiyat dersinde kopya çekip yakalanan iki kız değildik. İkimiz de çalışacaktık. O hayatına Ankara'da devam edecekti. Ben İstanbul'da kalacaktım. İkimizin de güzel giden ilişkileri vardı. gün gelecek birileriyle evlenecektik. Düğün falan olacaktı.
Bütün bir mezuniyet töreninde annesi ağlarken yanında benim de ağlamama sebep olan bunlardı. Kafayı yemiştim. Mutluluktu sebebi ama bir anda keşke liseye dönsem duaları ederken bulmuştum kendimi. Şu anki hayatımdan yaşanan tüm olumsuzlukları geride bırakarak çok mutlu olsam da liseye dönmek istiyordum. Onuncu sınıfta tıkanmak ve zamanın durmasını istiyordum. Hayatımın sonuna kadar Ferda ile sabah kantinden vişne suyu ve poğaça alıp yemek istiyordum. Öğle aralarında gidip hamburger yemek istiyordum.
Çok ağlamamıştım. Ferdi abi dalga geçer diyeydi bir tık. Ama ağlamıştım işte. Annesinden az ağlamıştım.
Ki Ferdi Abi'nin gözleri dolmuştu Ferda diplomasını alırken ve yanımdan kalkıp gitmişti utanıp. Ferit abi işin çok daha duygusal boyutundaydı çünkü Ferda ile aralarında daha çok yaş vardı. kendisinin de bir kızı vardı. ikisini bir kefeye koyup kahrolmuştu sanırım. Babası ağlamamıştı ama hiç de konuşmamıştı çünkü konuşursa ağlardı sanırım.
Annesi ve ben pek umursamadan ağlamıştık.
Çok garip bir hafta sonuydu.
Miraç ve annesi tanışmıştı. Annesi pek yorum yapmasa da sevmiş gibi duruyordu. Bizi rahat bırakmışlardı törenden sonra. Miraç Ferda ve ben takılmıştık ferda2nın diğer arkadaşları da gelmişti. Uzun bir geceydi. Sabaha karşı üç gibi polisevine dönmüştük. Duş alıp üstümüzü değiştirmiştik ve arabaya geçmiştik.
Daha sıkış tıkıştık çünkü babası da vardı artık. Arka tarafta dört kişi oturmak çok zor olmuştu ama bir yerden sonra Ferda ve ben yorgunluktan bayılmıştık. Eve geldiğimizde anca uyanmıştım. Eve girince de kimseyi bulamamıştım evde normal olarak. Bir pazartesi sabahı evde kimsenin olmaması çok normaldi.
Eve girdiğim an karnım aç olmasına rağmen hala yorgun olduğum için direkt odama girip yatağa yatmıştım. Uyumaya başlamadan hemen önce anneme ve Toprak'a evde olduğumu yazmıştım.
Sonra uyumuştum. Uzun bir süreydi.
Çalan zil sesine uyandığımda saate bakmamıştım. Kim neden kapıyı çalıyor diye düşünmüştüm sadece. Annemin de Tankut'un da anahtarları vardı çünkü.
Gidip deliğe bakmadan açtım kapıyı. Karşımda direkt kaskı kolunun altına duran Toprak'ı görünce ayıldım.
"Toprak?"
"Uykucu. Hala uyuyor musun ya?" dedi ve girdi eve.
"Saat kaç?" dedim şaşkınca.
"On iki buçuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Подростковая литератураHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...