Vize haftam üstümden geçti.
Tam anlamıyla uykularımı, yeme düzenimi bile bozan bir sınav haftası yaşadım. Sınavlar hariç evden bile çıkmadım. Öylece oturdum. Ders çalıştım. Bir daha Tankut'la konuşmadık. Annem kahvelerimi sessizce getirmeye devam etti. Ferda'nın sınavları bitse de benimkiler yüzünden pek konuşamadık.
On gün. On gün süren bir sınav süreci yaşadım. Son iki sınavım hariç hepsi iyi geçti ama son ikisinde uykusuzluktan soruları okuyamama, birinde yazarken ellerimin titremesi gibi sorunlar yaşadım.
On gün ve öncesindeki bir haftada ders çalışırken aldığım tüm kafein etkisini böyle gösterdi. Annem sadece bir kahve verse de bana ben gece onlar uyuynca birden çok içtim. Gün içinde evde de yoklardı.
Benim bu yaptığımı geçen seneki Hazan duysa kafayı yerdi. Kafeinin zararlarından, kalp hastalıklarının en büyük etkeni olduğundan falan bahsederdi.
Üzgünüm geçen seneki Hazan. Ama hiç fark etmiyor. Güzel yemek yesem bile stres, üzüntü ve zavallı hissiyatı bir türlü geçmeyince kalbim yine yeterli zararı alıyor zaten.
Zaten bence kalp kırıklığı on karton sigaradan daha zararlı falandı.
Son sınavdan sonra kafamda hala bir buçuk hafta öncesinde Tankut'un dedikleri yankılanıyordu. Konuşmak demişti. Konuşmak çözebilir falan demişti.
Ferda eğer konuşmaya gidersem Toprak'ın benim ağzıma sıçacağını söylemişti.
Tankut konuşmak çözer diyordu.
Bir birdi durum. Eşitliği bozmam lazımdı. Bu sefer bunu hiçbir şey bilmeyen Pelin ya da Nilay'la yapamazdım.
O yüzden okuldan çıktığım gibi otobüs durağına ilerledim. Annemi aradım durağa vardığımda. Çok insan vardı. biraz uzaklaştım. Normal şartlarda binmem gereken otobüs gelmişti ama annemle konuşmalıydım.
Çok uzun süredir fikirlerine önem vermiyor oluşum onun hala annem olduğu gerçeğini ve benim kötülüğümü istemeyeceğini bilmemi tamamen silmiyordu kafamdan.
"Efendim Hazan?" dedi annem telefonu açtığı an. Bu kadar normal karşılamasına şaşırdım. Ne zaman onu aramıştım ki ben bu kadar normal açıyordu telefonu.
"Bir sorum var."
"Söyle."
"Müsait misin?"
"Soru bu mu?"
"Hayır anne. Sorum başka."
"Müsaidim. Söyle Hazan." dedi. Birkaç saniye sustum. Derin bir nefes aldım.
"Toprak'la konuşmalı mıyım?"
Bir süre ses vermedi. Sonra derin bir nefes aldı.
"Bir anne olarak kızımın hiçbir erkeğin ayağına gidip konuşmasını istemiyorum ama ruh haline iyi de gelebilir. O yüzden pek emin değilim."
"Tankut konuşmak her şeye iyi gelir demişti."
"Tankut'la mı konuştun?" derken şaşkındı sesi.
"Bir buçuk hafta önce kahvemi o getirdi, o zaman söyledi." dedim.
"Bana neden soruyorsun o zaman?"
"Çünkü Ferda konuşursak Toprak'ın kalbimi kıracağını söylüyor."
"Kırar mı?"
"Kırar mı?" diye aynı soruyu ben de tekrarladım.
"Hazan sen...Sen benimle hiç konuşmadığının farkındasın değil mi? Ben siz neden ayrıldınız onu bile bilmiyorum. Bu durumda Toprak hakkında konuşamam.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...