"Hazan?" diyen sesle açıldı bilincim. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırınca Toprak'ı gördüm. Kafamda dikiliyordu.
"Toprak?" dedim şaşkınca. Ferda'nın evinde ne işi vardı Toprak'ın?
"Açma uykunu saat daha çok erken. Sadece gidiyorum haber vermek için uyandırdım." dedi. Anlamadığım için gözlerimi birkaç kere daha kırpıştırdım ve yavaşça dikeldim.
"Uyanma daha çok erken..."
"Senin ne işin var burada?"
Duraksadı. Sonra etrafa baktı. Bana baktı.
"Burası benim evim Hazan?"
"Ne?"
"Evet."
"Benim ne işim var burada?"
Güldü. Eğilip saçlarımı yüzümden çekerken "Uykun var belli. Uyu iyice. Uyanınca ara beni tamam mı?" dedi ve yanağımı öptü kısaca. Yutkundum. Toprak omuzlarıma bastırıp beni tekrar yatırınca kafam karışık bile olsa rahatlıktan falan düşünmeyi bıraktım. Gözlerim yine kapandı.
Gözlerimi aynı güne ikinci defa açtığımda bu sefer avizeden bile direkt anladım Ferda'nın evi olmadığını. Yavaşça dikelirken orta sehpanın üzerindeki telefonuma uzandım. Saat ona çeyrek vardı. gözlerimi birkaç kere ovaladıktan sonra üstümdeki battaniyeyi kenara ittim.
Dün gece Toprak'ın evine gelince o kapı önündeki kısa konuşmadan hemen sonra bana oturma odasında bir yatak sermişti. Tahmin ettiğim gibi mutfakla birleşik odada uyumuştum. Zaten aşırı yorgundum ve çok zorlanmamıştım bu durumda.
Mesajlarımı kontrol ettim birkaç saniye boyunca. Ferda'dan gelen birkaç mesajı bu sefer de görmezden geldim. Akşam ona gidene kadar bir yalan uydururdum. Toprak'ta kaldığımın bilinmesini pek istemiyordum çünkü.
Malum, on sekiz yıllık yaşantımın en rezil döneminden geçiyordum ve baya bir düşmüştüm.
Sabah Toprak'ın beni uyandırdığı kısmı kafamda mı kuruyorum pek bilmesem de yine de aradım Toprak'ı. Telefonu kulağıma dayadım. Birkaç çalıştan sonra açtı telefonu
"Günaydın." dedi direkt.
"Günaydın...Sen kaçta çıktın evden ya?"
"Yedi."
"Yuh."
"İşlerim vardı biraz." dedi. Derin bir nefes aldım.
"Bugün gelecek misin salona?"
"Geleyim mi?"
"Yani bilmem Hazan...İnsanlar iş yerlerine gelir diye biliyorum ben." dedi. Ofladım
"Görkem ve Pınar kızgın mı bana?"
"Yoo."
"Toprak."
"Değiller. Pınar bir bok döndüğünü fark edip kendi haline bıraktı seni. Görkem de en son dediklerinden sonra ettiği bir laf yüzünden kendini kötü hissediyor. Salonda sana sinirli olan tek insanın da gönlünü dün gece aldın yani." dedi. Derin bir nefes aldım.
"Tamam" dedim. Güldü.
"Hadi uyan gel. Şu an için boşuz. Kahvaltı da et gelmeden burada bir şey yok."
"Tamam hallederim." dedim. telefonu kapatınca kalktım yerimden. Sorun olmaz deyip inatla ondan eşofman almadığıma ağustos sıcağına uyanınca pişman olmuştum gerçekten de.
Kotla uyumak pek sorun teşkil etmezdi bana. Ama kırışıktı epey şu an. Normalde kumaş değilse pantolonların ütülenmesine karşı bir insandım ama bu sefer resmen mecburdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...