54.BÖLÜM:DELMEK VE KOPARTMAK

1.2K 105 46
                                    

"Sınavlar pazartesi başlıyor, kalmış dört gün. Benimle kütüphanede sabahlayacak olan var mı?" dedi Pelin kafasını telefonundan kaldırırken. Nilay kaşlarını çattı.

"Telefonuna bakarken kıyafet seçiyorsun ya da güneş kremi yorumları falan okuyorsun sanıyordum." dedi alayla.

"Hayır. Sınavlar gelmeden önce takip ettiğim manyak ders çalışan yabancı bir kız var onun hesabını baştan sonra izliyorum ki gaza geleyim. O hukukçu aslında ama iyi gaza getiriyor orospu." dedi Pelin. Güldüm.

"Mantıklı bir fikir aslında." dedi Nilay. Benim beynimin çarkları ise çok daha farklı döndü bu duruma. Mezun olabilecek miyim derdine düşmekten önce son bir buçuk haftadır Toprak'ın her akşam beni eve bırakırken homurdanması yüzünden bunu bahane olarak kullanma derdine düşmüştüm.

Kolay bir plan olacaktı yüksek ihtimalle. annem Pelin'in sabahlama rutinini bildiği için buna izin verebilirdi. Sınavlarım hakkında sürekli laf soktuğu için de kızlarla kütüphanede sabahlayacağız falan derdim ve sorun kalmazdı bence. Kabul edebilirdi.

Hem sadece bir gececik kalırdım Toprak'la. Sonraki günlerde Pelinlere takılırdım direkt.

Tabi önce bunu Toprak'a sormam lazımdı. Sonraki sabahta erken kalkmasına gerek olmaması lazımdı.

"Hazan?" dedi Pelin bana bakıp.

"Ayarlayabilirsem gelirim bende. Haber veririm." dedim. Kafasını salladı. Pelin ve bütün her şeyle alakalı takıntıları sınav haftası son buluyordu. Yemesine içmesine dikkat eden, cilt bozuyor diye süt bile içmeyen kız sınav haftalarında cips ve enerji içeceği ile besleniyor, sadece bir haftalık sigara stoğu yapıyordu yurt odasına. Uyku kaçırıyor demişti. Vücudunu alıştırmadığı her şey dengelerini bozup uykusunu kaçırdığı için ayrıca daha verimli olduğunu söylemişti.

Pelin'i ilk sene gerçekten çok garipserdim. Tüm bu takıntılarına sahip olması gereken bir insan asla değildi. küçüklükten gelen bir şey olmadığını da biliyordum. Hayatı boyunca ne cilt ne de kilo sorunları yaşamamıştı ama kendine bakmayı seviyordu. Yemek yemek, günde üç litreden az su içmemek gibi bir rutindi bu onun için.

Mayısa girmiştik ve hava inanılmaz sıcaktı. Bu yüzden okuldan çıkıp en yakın kafeye geçmiş ve hepimiz birer limonata almış oturuyorduk. Bu sınavlardan önce son defa dışarda saatlerce oturup hiçbir şey yapmayacağımız andı. Tadını çıkarıyorduk biraz.

Masada duran telefonuma mesaj gelince eğildim. Nilay yanımda oturuyor ve sigarasını içiyordu. İlk sene sigaraya başlamayı bile düşünmeyen birine göre dördüncü sınıfın son döneminde günde iki paket bitiren birine dönüşmüştü. Pelin ona sürekli gıcık gıcık yorumlar yapıyordu. Nilay da sigara dumanını Pelin'in yüzüne üflüyordu.

Nilay gıcık edilmesi kolay biriydi, Pelin ise Nilay'ı gıcık etmekten özel bir zevk alıyordu.

"Kim?" dedi Pelin merakla. Arada bir aklına eserdi ve böyle garip garip sorular sorardı. O yüzden "Toprak." derken sakindim.

"Ne diyor?" dedi Pelin devam ettirerek.

"Pelin'e selam söyle diyor." dedim alayla. Nilay güldü. Bende mesajı açtım.

Tooprak: Mesaj atmasak yazacağın yok senin de.

Tooprak: Olmaz olsun senin gibi manita Hazan Sonay.

Sırıttım.

Hazan: İyi de sırt kaplaman vardı. Meşguldün zaten.

Tooprak: Bahaneye de bak.

DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin