Çok uzun bir aradan sonra Blood&Dragon'a girerken gergindim. Ne yapacağımı bilemeden yaklaşık on dakikamı durakta oturarak harcamıştım. Sonraki beş dakika yürümüştüm. Saat normalde girmem gereken saati on dakika geçtikten sonra ise hala girememiştim içeriye.
Evet. Temmuz ayının son gününde bir pazartesi sabahı sırf Toprak'tan ve kaçtığım şeylerle beni yüzleştirme ihtimalinden dolayı işe isteyerek gecikiyordum.
Tamam Toprak'ın bir şey yapacağını, diyeceğini sanmıyordum. Zaten buna gerek de yoktu ve işin kötü kısmı tam da buydu. Gerek bile yoktu bir şey yapmasına. Var olması yeterliydi ve bu çok korkunçtu.
"Şşt!" diye bir ses duyunca bana dendi mi bilmesem de kafamı çevirdim direkt. Sonra Pınar'ı gördüm. Üzerinde açık pembe bir crop ve siyah kot şort vardı.
"Günaydın." dedim yanıma geldiğinde. Evi buraya yakındı evet ama hiç benim geldiğim saatlerden sonra gelmezdi. Bu garipti. Ben dükkân açıldıktan bir saat sonra gelirdim hep. Genelde Toprak açardı zaten cumaları hariç. Ama Pınar'ın da hiç geciktiğini görmemiştim
"Günaydın yavru kuş." dedi ve beni süzdü. Üstümde siyah fırfırlı bir etek ve pudra pembe bir crop vardı. "Yanlışlıkla Mean Girls pembe günü falan mı ayarladık biz?" dedi. güldüm. İkimizin de kombinlerinin renkleri aynıydı ama tonları asla tutmuyordu.
"Hiç bilmiyorum." dedim. Kolunu omzuma attı.
"Sen hayırdır niye karşı kaldırımda dikiliyorsun?" dedi merakla.
"Telefonum çaldı bir ara ondan durdum." dedim. Yalanın daniskasıydı ama nereden bilebilirdi ki bunun yalan olup olmadığını zaten.
"Sen neden geç geldin?" dedim konu değiştirmek için.
"Hastaneye gittim saba.h"
"Niye? Neyin var?" dedim merakla. O ara içeri de girmiştik. Kimse yoktu resepsiyon masasında.
"Önemli bir şey değil be. Psikiyatri randevusu." dedi. Kafamı salladım hafifçe. Hiç açıkça demese de birkaç kere hap aldığına denk gelmiştim. Sanırım antidepresan kullanıyordu. Tam sebebini bilmiyorum ve sormamıştım da. Bence ayıptı insanlara bunu sormak. Yeteri kadar güvenirse ve anlatmak isterse o anlatırdı zaten.
"Günaydın." diyen Görkem'in sesiyle çantamı masaya koyarken kaldırdım kafamı. Arka tarafın kapısındaydı.
"Günaydın" dedik Pınar'la aynı anda.
"Bir an bizim kızlar işten ayrıldı sandık." dedi Görkem alayla. O arada üç numaradan çıkan Toprak'ı gördüm.
"Çok mu özledin bizi Görkemcik?" dedi Pınar. Görkem gözlerini devirdi.
"Hadi bu hastanede biliyorduk da sen neden geciktin acaba?" dedi Görkem bana dönüp. Toprak masaya otururken sandalyeye sırtını yasladı ve bana baktı.
"Tahmin edelim." dedi Pınar.
"Ne?" dedim şaşkınca.
"Ben başlıyorum." dedi Görkem. Pınar kafasını salladı. "Bulaşık makineniz yine bozuldu ve üstün başın su oldu üstünü değiştirmek zorunda kaldın." dedi Görkem bana.
"Bulaşık makinemizi yeniledik. Beş altı yıl kadar bozulma yapacağını sanmam." dedim alayla.
"O zaman ikinci seçenek benden. Dramatik olacağım." dedi Pınar.
"Başka bir şekilde olamıyorsun zaten." dedi Toprak. Pınar gözlerini kıstı.
"Küçük hanımın heyheyleri üzerinde sanırım." dedi. tToprak ona gıcık bir gülümseme yollarken Pınar gözlerini devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...