Büyük bir çığlık duydum. Ama paniklememe gerek olmayan bir çığlık tonuydu. Artık ezberlemiştim hepsini. Hangi çığlığın hangi anlama geldiğinin farkındaydım. Ve bu çığlık korkutucu anlamlara gelse bile kendimden daha çok Toprak'a güvenirdim sakinleştirme işlerinde.
"Ulan bir insan adının anlamını nasıl bu kadar iyi taşıyabilir? Dingildek herif, buraya gel." dediğini duydum Toprak'ın. Dudaklarımda bu sefer bir gülümseme oluşmadı dingildek herif lafına. Onun ağzına yapışmış ve seslenirken kullandığı birkaç kalıptan biriydi.
Hala favorim aç ayıydı. Ki bunu ilk zamanlarda geceleri yataktan kalkıp gittiğim her an kullanıyordu.
Ama şu an daha farklı bir derdim vardı ve onları duyuyor olmak onların yanına gitmemi gerektirmiyordu.
On üç gün geçmişti.
Bir çığlık daha duydum. Bu sefer sinir olmuş bir çığlıktı. İletişim kurmak yerine çığlıklar attığından şaşırmıyordum artık.
"Dal daşak mı gezeceksin evde acaba?" dediğini duydum Toprak'ın. Hayır sanki birden başka yerlerde bu duyduklarını söylemiyormuş gibi onunla böyle konuşmasına çok gülüyordum.
En son Murat babama dingil dediğinde ne kadar utandığını her seferinde unutuyordu Toprak.
"Çiş makinesi gibisin be oğlum, oraya buraya çiş yapıyorsun. Olmaz öyle." dedi Toprak. Birkaç homurdanma duydum ama Toprak'a ait değildi.
Birkaç saniye daha banyoda kalamayacağımı fark ederken hızlıca çıktım banyodan. Sonra salonun kapısına gittiğimde Toprak'ın "Bak bağladık, şimdi nereye gidiyorsan git." dediğini duydum. Barın onu izliyordu. "Hayır on metre kare salonda nereye gideceksin acaba? Daha yeni yürümeye başladın, sanki bana Kristof Kolomb." dedi Toprak. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama Barın fark etti beni. Kafası yattığı yerden bana dönerken birkaç saniye bekledi sadece. Sonra da koca bir "ANNE!" çığlığı ile hala bezini bağlamaya çalışan Toprak'ın elinden kurtuldu ve hızlı hızlı emekleyerek geldi yanıma. Hoş yarı yolda emeklemekten vazgeçip ayağa da kalkmıştı.
Dibime geldiği an kaldırdım onu. Toprak oturduğu yerden bana baktı. Güldüm.
"Erkek çocuğu anneye düşkün olur yemin ederim anlıyorum ama bizimki benden nefret falan ediyor olabilir mi?" dedi.
"Çocuğa dingil diyorsun."
"Sevgi sözcüğü bunlar." derken kalktı. Barın Toprak'a doğru bakarken "Anneanneye gidelim mi?" dedi Toprak.
"Hazal'ın saçlarını çekiyor Toprak." dedim hızlıca.
"Ee? Canan hanım uğraşsın kızım artık, hem teyze değil mi, Hazal da uğraşsın."
"Hazal daha sekiz yaşında." dedim alayla.
"Bu onun teyze olduğu gerçeğini değiştirmeyecek." derken eğilip yanağımı öptü. Barın ise hızlıca itti onu. Toprak gözlerini devirdi. Sonra Barın'ı aldı benden. Barın hala bana bakarken Toprak Barın'ı yere bıraktı.
"Toprak?"
"Adama bak, karımı da öptürmüyor." dedikten sonra çenemi kavradı ve hızlıca öptü beni. Bu Barın'ın çığlık atmasına sebep olurken ben güldüm.
"Al al. Yemedik anneni." dedi Toprak geri çekilip.
"Benim biraz işim var." dedim Toprak'a.
"Ne işi?" derken yere eğildi ve kirli bezi aldı. Sonra yüzüme doğru uzattı. "Bak, bizim çiş makinesi iş başında." dedi. Yüzümü buruştururken güldüm ve bezi ittim ona doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...