Hayatım ocak ayından beri ders çalış, unut, aklına hiçbir şey gelmesin şeklinde devam ediyordu.
Bunun hiçbir işe yaramadığını en başından biliyordum. Aklıma gelmemesi gereken her şey sürekli oradayken bir tek derslerim orada adam gibi durmuyordu ve benim de bir yıkımdan sonra domino taşı etkisi gibi her şeyin teker teker yıkılmasını izlerken gücüm kalmamıştı.
Ama hep böyle olurdu. Bir kötü olay peşine bir sürü kötü şeyleri getirirdi. Evrene, enerjilere veya manifestlere falan inanan bir insan değildim. Hatta burçlara bile inanmıyordum. Varlardı ve insanlar kafa dağıtıyordu bence bu işlerle tamamen.
Ama bir kötü şey oluyordu. Sonra çevredeki herkesin bunu unut, boş ver, salla, aman, takma demesini umursayamıyordunuz ve kötü şeyler düşünmeye devam ediyordunuz. En basitinden bir sınavınız kötü geçiyordu ve moraliniz o kadar bozuluyordu ki bu da tüm yaşamınızı etkiliyor sonra da diğer sınav için çalışmaya motivasyon bulamamanıza sebep oluyordu.
Benim ocaktan beri olan hayatım düşünülürse tek konu sınavlar değildi. hatta bence ocaktan beri değil de çok daha geçmişe gidiyordu bu kötü şeyler. Belki doğumumla bile başlayabilirdi. Lanetli doğdum gibi bir dramaya girmeyecektim ama doğarken bile bir sürü sorunun içine doğmuştum. Hayatımda kaosun olmadığı an yoktu.
Toprak'la iyiyken annemle kötüydüm. Annemle kötüyken Toprak'la da kötüydüm. Herkesle kötüyken Kubilay'la iyiydim. Annemle stabil bir hale geldikten sonra Kubilay'la iyiydim ama Toprak'la kötüydüm. Sonra Kubilay'la kötü olmuştum. Annemle biraz düzelmiştim ama Toprak'la hala kötüydüm. Düzeltmeye çalıştıkça daha da batırıp durmuştum. Peşine düzelmişti Toprak'la. Annemle de yeteri kadar düzelmişiz diyebilirdim bir yerde.
Ama Kubilay'la olanlar hala orada duruyordu. Aylardır aklıma getirmemeye çalışıyordum evet, arada bir kabuslar görüyordum ama marttan beri sık sık tekrarlanmamıştı bu durum. Son bir aydır hele hiç görmemiştim. Nasıl gözüktüğünü bile hatırlamıyordum ve aklıma hiç gelmiyordu. Kimse adını anmıyordu. Bende yaşıyordum. Bir şekilde hayatta kalmıştım. O evden kaçmıştım ve yaşıyordum işte.
Saat sabahın beşiydi. Güneş daha doğmamıştı ama çok uzak değildi doğması. Hava hafif bir pembelikteydi. Balkondaydım. Soğuktu.
Kâbus görmüştüm.
Çocukken kâbus görünce annemlerin odasına giderdim. Zaten altı yaşında kadar onlarla uyumuştum. Altı yaşından sonra babam para denkleştirip bir yatak alabilmişti. Oda yapmışlardı bana. Bir yataktan oluşan bir oda. Şu anki odam. Geniş bir sehpanın üstünde duran müzik seti ve yatak hariç hiçbir şeyin olmadığı bir odaydı. Kıyafetlerim hala annemlerin odasındaki iki kapaklı dolaptaydı. O dolap hiç toplu olmazdı. Üç kişi iki kapaklı dolaba sığmaya çalışırdık. Zaten sürekli kâbus gördüm bahanesi ile gider onlarla uyurdum. Yatakları da küçüktü. En küçük boydaki çift kişilik yataklardandı. Ben de gelince yatak iyice küçülürdü.
Annem de babam da sarılmayı seven insanlardı uyurken. O yüzden sığmak konusunda sorunlar yaşamazdık ve her gidişimin bahanesini kabuslar yapardım. Yalan mı değil mi sormazlardı. Sorsalar da söylemezdim. Alırlardı yanlarına beni. Uyurdum onlarla.
Babamdan sonra bir daha hiç annemle uyumadım. Gördüğüm kabuslar uyanıp geri uyuduktan sonra sona ererdi. Tekrarlamazlardı aynı gecede.
Kâbus görmüştüm. Kubilay'ı görmüştüm. Anılarımı rüyalarımda görmek çok yabancı değildi bana. Genelde güzel anılar görürdüm. İki buçuk yıldır Toprak'la olanları da çok görmüştüm. Ya da on yıldır babamı da çok görürdüm. O yüzden Kubilay'la olanları görmek çok uzak bir ihtimal değildi. Normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Roman pour AdolescentsHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...