Eğer görmemişseniz, bundan bir önceki bölüm Toprak'ın ağzından yazılmış bir bölümdür ve başlığı TOPRAK ÇELİKSOY'dur. Gördüyseniz bu uyarının sizin için hiçbir anlamı yok.
<3
*
Pınar'a gitmedim. Ferda'ya o gece üstünkörü şekilde anlattım. Kızmadı şaşırtıcı bir şekilde. Konuşmak istedi ama konuşamayacağımı söyledim. Ararsa ağlamaya başlardım sonra da toparlanamazdım.
Birkaç gün boyunca sadece düşündüm. Pelin ve Nilay'la pazartesi okulda görüştük zaten. Onlara da uyuyamadım gibi şeyler saçmaladım. Haftanın gerisinde de dersler yoğunlaştığından iyice derslere gömüldük.
Ben yapamadım.
Kubilay'la olanları düşünmemek için derse uğraştığımda işe yaramıştı. Kesinlikle aynı seviyede olmayan birbirinden farklı şeyler olsa da Toprak ve dediklerinin beni üzeceğini bilsem de bu kadar beklemiyordum.
Pınar merak edip aradı. Hatta bir kere okul çıkışına bile geldi. Geldiği gün anlattım. Anlatırken ağlayamadım. Sanırım her şey parça pinçik olunca beynim kendini korumaya almış ve ağlama komutu vermiyordu artık gözlerime.
Evde fark eden olmuşsa da ikisi de hiçbir şey demedi. Zaten bir süredir bulunduğum ruh halinden daha farklı bir ruh hali olmadığı için belki de düşündükçe kafayı yediğime yormuş olabilirlerdi.
Onları da anlıyordum artık. Sürekli morali bozuk gözüken birine ısrarla neyin var diye sorup hiç cevap alamayınca bir yerden sonra herkes bırakırdı. Anlatmak için kendim onlara gitmemi bekliyor olabilirlerdi. Normal karşılıyordum.
"Yarın teyzenler İstanbul'a gelecekler iki günlüğüne." dedi annem birden. Yattığım yerden kaldırdım kafamı. Bu sefer elimde İngiliz edebiyatı klasiklerinden biri vardı ve bu kitapta bir aşık olmanın bu kadar belirgin ama uzun yazılmasına aşırı içerleyerek okumaya çalışıyordum.
Daha iki yüz sayfa vardı bitmesine.
"İyiymiş." dedim.
"Bizde kalmayacaklar ama yarın akşam dışarıda buluşacağız." dedi.
"Tamam."
"Durum belirtmiyorum Hazan. Gelecek misin gelmeyecek misin?" dedi. Kitabı diğer tarafa doğru koyup anneme arkamı dönecek şekilde bende döndüm ve "Hayır ders çalışırım." dedim.
"Enişten de gelecek. Eniştenin akrabalarından biri evleniyormuş düğüne geliyorlarmış."
"Selam söyle." dedim.
"Hazan seninle konuşuyorum, yüzüme bakar mısın?"
"Gelecek misin gelmeyecek misin dedin bende cevap verdim. Daha neden konuşuyorsun?"
"Bir süreçten geçtiğini biliyorum ama bana bu kadar kötü davranmana gerek yok biliyor musun?" dedi. Sesi çok yorgun çıkmıştı. Bir süreçten yıllardır geçiyordum zaten.
"Üzgünüm." dedim ağzımın içinde. Aslında bunu cidden kast ederek söylemiştim ama tavırlarımdan pek de öyle gelmiyor oluşu normaldi.
"Tankut birileriyle konuşmanın sana iyi gelebileceğini söyledi." dedi. Gözlerimi kapattım
"Aman ne harika. Tankut dediyse kesin yapayım bari." dedim.
"Kimse senin kötülüğünü istemiyor bu evde. O adam yüzünden de olabilir, Toprak yüzünden de olabilir veya hala benim yüzümden de olabilir ama bir şekilde sen kendini düşünmezsen ve benim düşünmeme de izin vermezsen ben seni nasıl hayatta tutacağım Hazan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...