Ercan: Nice senelere.
Ekranın üstünden aniden gelen mesaja bakarken kaşlarımı çattım direkt. Saat çoktan on olmuştu. Bu saate kadar yazmadığından hiç kutlamayacağına gayet emin olarak geçirmiştim günümü. Zaten yataktan da yeni kalkmıştık. Toprak şu an lavabodaydı ve geri gelince bana pasta koyacağını söylemişti.
Şimdi Ercan cidden doğum günümü kutlamak zorunda mıydı yani? Geçen yıl kutlamamıştı ve bu yıl hayatımda biri olduğunu söylememe rağmen inat eder gibi kutlaması hiç hoş değildi.
"Keşke dolaba koysaydık bunu." diyen Toprak'ın sesiyle kaldırdım kafamı. Odaya girdiği gibi mutfak tezgahında duran poşetten pastayı çıkartmıştı. Herhangi bir cevap vermedim ona. Cevap verilmesi gereken bir şey de söylememişti zaten.
Benim açımdan ilişki denince tatsız da olsa her mevzu konuşulmalıydı. Ki annemle ilişkimize bakınca garip dursa da ilişkiden kastım aşk meşk ilişkileriydi. O yüzden neredeyse her şeyi söylerdim. Hatta neredeyse değil, direkt her şeyi söylerdim.
Ama ağız tadıyla, huzursuz hissetmeden doğum günü pastamı yemek istiyordum. Bunu pastadan sonra söyleyebilirdim ve sonra da Ercan'a cevap verebilirdim.
Toprak iki tabakla yanıma gelip oturunca elinden birini aldım. sırtımı ona yasladım. o ayaklarını sehpaya doğru uzattı.
"Çikolatalı aldım." dedi.
"Seviyorum." dedim bende. Çok tatlı tüketmediğimden dolayı sevmediğimi sanmasını istemezdim.
Çatalı batırıp bir parça attım ağzıma pastadan. Güzeldi. Ama gerçekten dolaba koymamız gerekiyordu çünkü sıcak yaş pasta kesinlikle çok da güzel bir şey değildi.
yaşanan şeyden sonra bir süre yatakta takılmıştık. O yüzden saat onda daha yeni pastamı yiyorduk. Benim üzerimde onun evinde giydiğim onun tişörtü ve şortu vardı. Toprak'ın üstünde de bir tişört ve eşofman vardı.
"Kapat gözlerini." dedi birden.
"Niye?"
"Çünkü." dedi. Devamını getirmedi. Gülsem de kapattım gözlerimi. Sonra da "Kapattım." diye ekledim çünkü sırtım ona yaslı olduğu için yüzümü göremiyordu.
"Nice senelere." dedi. Yanağımı öptüğünü hissettim. peşinden de boşta olan elimin avucuna bir şey koydu.
"Toprak." dedim direkt. Bir de hediye almıştı. Gerçekten hiç gereği yoktu hediyenin falan.
Gözlerimi açıp tabağı koltuğa koyduktan sonra elime baktım. koyduğunda zincirden dolayı kolye olduğunu zaten fark etmiştim.
Gümüş zincirli, ucunda ufak mavi bir taştan kalp olan bir kolyeydi. Zinciri inceydi.
Pahalı bir şeye benzediği için içimde ufak bir hüzün hissettim. Ciddi anlamda Toprak'ın para biriktirmesi gereken konular vardı ve bu tarz bir hediyeye gerek yoktu. ama çok güzel bir şeydi. Kendinden parlama efektleri varmış gibiydi.
Ya da yoktu. Bilmiyorum. Belki de sadece Toprak verdi diye gözümde harika bir durumdaydı.
Ama çok güzeldi.
"Oha."
"Oha." dedi arkamdan alayla. Tabağa dikkat ederek ona döndüm.
"Çok güzel bir şey bu. Nereden buldun bunu ya?" derken hızlıca sarıldım ona. Gülüp belime doladı kolunu. "Teşekkür ederim." dedim uzata uzata. Sonra çekildim. Saçlarımı düzeltip kolyeyi açtım ve boynuma geçirdim. Klipsi öne çektiğimde Toprak uzanıp taktı. Sonra düzeltti geri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...