Birilerinden konuş bence cümlesini duymak için bu kadar uğraşmama rağmen bir hafta boyunca cesaret edemedim hiçbir şeye. Nerede yapacağımı da bilemedim. Beni engellediği için mesajlaşamazdık ya da mesaj atıp 'Seninle konuşmak istiyorum' diyemezdim. Salona gidemezdim, orada Görkem vardı ve sırf beni unutsun diye Toprak'ın kaskını kıran Görkem o konuşmanın üstüne beni görünce camdan fırlatabilirdi beni.
Başka nerede nasıl karşılaşırız bilemediğim için günlerimi düşünmekle geçirdim. Benim için yeni bir durumdu çünkü kaçmak dururken bir şeylerin üstüne düşmek korkunçtu.
Bu yaşıma kadar kaçma yöntemini kullandığım için kendimi tebrik ediyordum.
"Yemek yiyecek misin?" dedi annem odamın kapısına geldiğinde. Bu durum o kadar komikti ki. Sanki ben on beş yaşında ergenliğe yeni girmiş ve evdeki herkesten tiksinen aptal bir ergenmişim gibi davranıyordu bana.
"Hayır. Dışarıda olacağım." dedim. Duraksadı.
"Nilaylarla olacağız. Rıfat ve Gülin de var." dedim.
"Çıkmak zorunda mısın dışarıya?"
"Evet." dedim sadece. Derin bir nefes aldı. "Sorun yok." dedim. Hiçbir şey demeden arkasını dönüp ilerledi.
Külliyen yalandı. Kuyruklusundan falan büyük bir yalandı.
Çünkü düşünüp dururken en mantıklı seçeneği göz ardı edip durmuştum günlerdir. Bu da eviydi. Evine gidecektim. Konuşacaktık. Kavgamızı edecektik ve sonra ne olacağına bağlı olarak ya eve kapatacaktım kendimi ya da birkaç günlük bir ağlama ile kurtulacaktım.
Bende bu duruma çiçek böcek bakamıyordum zaten. Her şekilde sonunda ağlayacağıma emindim. Şu an önemli olan sonuna ne kadar ağlayacağımdı. Günlerce mi, saatlerce mi yoksa hepsinden kötüsü haftalarca mı?
Bugün öğrenecektik.
Yani sanırım.
Yaklaşık iki saat kadar kendimi hazırlamaya çalıştım. Ferda kızar diye ona hemen söylemedim. Olanlar olduktan sonra anlatabilirdim. Sonra kızması da önemli değildi zaten. Sonuçta her şey olmuş ve bitmiş olacaktı.
Üstümü giyinip saçlarımı taradıktan sonra çantamı aldım. ağlama ihtimalimin fazla yüksek olduğunu, hatta bunun bir ihtimal değil gerçek olduğunu bildiğimden makyaj yapmamıştım. O yüzden kısa sürdü hazırlanmam.
Sonra çıktım evden. Annem veya Tankut hiçbir şey söylemedi. Otobüs durağına gidip bir süre otobüs bekledim ve çok uzun zamandır binmediğim bir otobüse binip Toprak'ın evine gittim.
Tüm yol bütün bu olaydan aniden vazgeçip durdum. İnmek için yerimden kalkıp oturduğum yeri başkasına kaptırdığım bile oldu.
Ama işin sonunda oraya barışmaya değil kendimi açıklamaya ve her şeyi tamamen kafamdan atmaya gidiyordum. Affederse affederdi ve etse bile tekrar beni istememesi gerçeğine de çok hazırdım. Yani çok hazır bile olsam toparlanamayacağımı düşünsem de yine de gidiyordum.
Pınar bu süreçte arada bir mesaj atıp yine belli aralıklarla beni vazgeçirmeye çalışmıştı. Ama arada bir 'Sonunu düşünen kahraman olamaz.' gibi laflar da ediyordu. Onun düşüncelerinin stabil olamadığını biliyordum. Hep fikir değiştiriyordu.
Otobüsten inip evine doğru yürüdüm. Hiç değiştirmemişti eve bir şey. Orada kaldığım o bir gecede kafam yerinde olmasa da şimdi o günü hatırlayınca fark ediyordum. her şeyiyle aynı kalmıştı.
Çok garipti. Şimdi evine gidip kapıyı mı çalacaktım yani? Delikten bakıp beni görünce ne olacaktı? Hem belki evde bile olmayabilirdi. Saat ona yeni geliyordu. Salonu on gibi kapatıyorlardı genelde. Ama koskoca üç kişiydiler ve hepsi de ortaktı. Belki erken gelmiş olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKENLİ TELLER (TAMAMLANDI)
Teen FictionHazan ve en yakın arkadaşı bir gün Hazan'ın çizdiği bir resmi arkadaşına dövme yaptırmak için bir dövmeciye giderler. Gittikleri dövmecideki Toprak, Hazan'a dövme salonu için çizimler yapıp onlara satabilir mi diye sorar ve Hazan da kabul eder. Böyl...