"Bundan sonra adını kırk yılda bir anarım!!"
Ofladım ve kadehimdeki son yudumu da içerek başlattığı şarkıyı bağırarak tamamladım. "Sen de kaybettiğimi başkasında ararım!!"
Bazı geceler vardı. Kederin sizi avcunun içine aldığı ve hissettiğiniz kalp ağrısından başka bir şey tadamadığınız o gecelerde ya yatağınızın içine girer sabaha dek içiniz çıkana kadar ağlardınız ya da dışarı çıkıp çareyi kafayı bulana kadar içmekte bulurdunuz.
İşte ben o iki tarafın tam ortasındaydım. Griyi severdim, gri olmayı da. Eğlenmek için çıktığım geceyi kederli bir şarkı gibi yaşarken etrafımdaki çoğu kişinin aksine yine baştan aşağıya griydim. Lafın gelişi yani.Hayatım boyunca hep net kararlara sahip olan insanlara özenmekle yetinmiştim. İkizler burcu da değildim ki kararsızlığımın suçunu gökyüzündeki yıldızlara atayım. Çok gülemezdim mesela, gülerken aklıma mutlaka ağlayacak bir şey gelirdi. Çok ağlayamazdım da. Ağlarken bir anda gülme krizine girebilirdim. Böyle düşününce beynimin içinde canlanan küçük çocuğun sözlerini tekrarlamadan edemiyordum; ben birinci kattan camdan atladım, deliyim ben çünkü.
"Onun için üzülme!" Yavuz oturduğu koltuktan kalkarak elleriyle abartılı bir şekilde beni göstermeye başladığımda ağlamaklı bir ifadeyle burnumu çektim ve sesimi yükselttim. "Benim için üzülme!!"
Nefesimi bıraktım ve kadehimi tekrar doldurup bitirdiğim viski şişesine gururla baktım. İlk defa viski içiyordum ve şimdiden koca şişeyi bitirmiş olmak fazlasıyla hızlı gittiğimi gösteriyordu. Yine de bu gece durmak yoktu. Bu gece bunu hak ediyordum. Tam üç yıllık ilişkimin öldüğü gündü bugün. Bütün güvenimin çöküp gittiği, alıştığım adamın beni aldattığını öğrendiğim gündü!
Bugün miladımdı. Şu beyaz sayfayı açmayı başarabilirsem eğer güzel şeyler yazmaya başlayacaktım artık. Ogeday'ı geride bırakacağım günlerin ilkindeydim, her ne kadar şimdilik gözlerim ağlamaktan şiş ve sesim de gerilmiş olsa da bu gece eğlenecektim. Yani... Sanırım.Elimdeki kadehi masaya vurarak bıraktım ve yanımda çoktan kendinden geçmiş olan arkadaşıma hayretle baktım. Koltukta baş aşağı durmaya çalışıyordu ve bu aptallığına gülmeden edememiştim.
"Yağız!"
Yüksek müzik sesi yüzünden kendimi duyuramasam da uzanıp onu dürttüğümde nihayet ilgisini çekebilmiştim. Baş aşağı durmaya çalışmaktan vazgeçerek koltuğa normal bir şekilde oturdu ve anlamsız gözlerle bana bakmaya başladı.
"Dans edelim, eğlenmeye geldik buraya!"
Arka planda çalan yabancı şarkıların remixlerine inat Bergen söyleyen bir ikiliden ne çıkarsa artık.
"Ben fena dans ederim ama bak bilirsin!"
Gözlerimi devirerek ona alayla baktım. "Öyle mi dersin! Göster marifetlerini bakalım!"
Kadehimi kafama dikerek oturduğum yerden kalktım. O da bana eşlik ediyordu. Birlikte oturduğumuz masadan uzaklaşıp kalabalığa karıştık ve ben kafamdaki bütün düşüncelere inat sıçramaya başladım. Çalan şarkıya uygun bir şekilde zıplıyor, sallanıyor ve çırpınıyordum. İyi ya da kötü olduğumu düşünmeden başımı iki yana sallayarak ritimde kaybolmaya başladığımda bilincim de kapanmaya başlamıştı. Saçlarım dağılmış bir halde kalçamı iki yana sallarken çarptığım bedenleri umursamıyordum bile. Attığım küçük çığlıklar ve çaldığım ıslıklarla birlikte kendimi kaybetmişken en sonunda çarptığım bedene toslamıştım. Önümdeki bedene kaşlarımı çatmış bakıyorken arkamı dönüp kaldığım yerden devam etmek için geriledim ama diğer yanımdaki Yağız'ı ve başındaki adamı yeni fark ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomanceEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...