YAVUZ TAŞKIRAN'DAN,
Hiç durmadan zile basıyordum. Bu kapı elbette açılacaktı!
Kapı deliğinin üzerine kapattığım elimle birlikte zili sökecekmiş gibi zorlarken dakikalar içinde istediğim olmuştu. Kapı açıldı. Jess beni fark eder etmez kapatmaya yeltense de araya ayağımı koyarak onu engelledim.Kapının arkasındaki bedenini geriye itip doğruca içeri girdim. "Yalçın nerde?!"
Hiçbir şey söylemedi. Ben evin içinde aceleyle dolaşmaya başladığımda arkamdan geliyordu. "Yavuz dur!"
Kolumu tutmaya çalıştığında salonun girişindeydim. Yalçın'ı koltukta otururken bulmuştum. Siktir, kesin bir terslik vardı!
"Bu hali ne bu adamın?!"
Doğruca içeri girdim. Yalçın beni fark eder etmez gülümsedi. Sanki yapabildiği sadece bu gibiydi. Vücudu tamamen hareketsizdi. Jess'e döndüm. "Ne yaptın ona?!"
"Yavuz ben..."
Ah birde karşımda masum gibi görünmeye çalışması yok muydu?
"Çek şu elini üzerimden!"
Onu geriye iterek salonda ilerledim. Yalçın'ın yüzündeki gülümseme büyüdü. "Gelmişsin."
"Evet birde bana gelme diyordun, şu haline bak soyulmuş muza dönmüşsün!"
"Hareket edemiyorum. Çocuğu bul." dedi bayık bir sesle. Aramızda hızlı ve akıcı bir şekilde Türkçe konuştuğumuz için Jess anlamamış gibi bakıyordu. Ona yaklaşıp gömleğini düzelttim önce. Birkaç düğmesini ilikledim. Sikeyim çok boktan bir durumdaydı yine.
"Çocuk nerede Jess?"
Ona döndüm. Etrafa bakınıyordu. Hışımla Yalçın'dan uzaklaştım ve onu kolundan yakalayarak yüzüne eğildim. "Sana bir soru sordum! Çocuk nerede?"
Kolunu hafifçe iterek "Çocuğa götür beni." diye ekledim.Sanırım gerçekten korkmaya başlıyordu. Bakışlarındaki çekingenliği hissediyordum. Onunla tanıştığımızdan beri beni hep daha sakin, Yalçın'dan daha serinkanlı biri olarak görmüştü ama bugün bu çizgiden çıkmıştım. Jess'i yanlış tanıyorduk. Böyle basit numaralarla elde etmek istedikleri, kırdığı kalpler, pisliğin bu kadar içinde oluşu...
Onu arkadaşımız zannederdim."Hadi Jess!"
Onu bir kere daha uyardığımda biraz fazla bağırdığım için yerinde sıçradı. En ufak bir açığımda kaçacak delik aradığını biliyordum. Bu yüzden kolunu bırakmadım.
Birlikte üst kata çıktık. Beni yönlendirdi. Bir odaya girdik. Düzenlenmemiş, boş sayılan bir yerdi. Yalnızca köşede bir beşik duruyordu. Onunla birlikte beşiğe yaklaştım. Çocuk uyuyordu. Bu masumluğu da buna alet ettiği için ondan iki kat nefret ettim."Saçı lazım ve onu annesi olarak sen alacaksın. Hadi."
"Şey... Makas."
"Bul, nerde?"
Geriledi. Kolunu bırakmadığım için rahat hareket edemiyordu ama eğilerek beşiğin altındaki çekmeceleri karıştırdı. Küçük bir makas çıkardı.
Çocuğun başına geri döndü ve saçından küçük bir tutam keserek bana uzattı."Tut onu." dedim. Kolunu çekerek onu apar topar odadan çıkardım ve yeniden alt kata indik. Salonun karşısındaki mutfağa girmiştim hemen. Etrafta dolaştırdığım bakışlarım aradığım kağıt havlu rulosunu bulunca o tarafa yöneldim.
"Bir parçaya sar. Çabuk!"
Dediğimi yaptı. Saç tellerini kağıt havlunun arasına koydu ve sarıp bana uzattı. Alıp ceketimin cebine sıkıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomansaEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...