YALÇIN TAŞKIRAN'DAN,
Mailime gelen postaları kontrol ediyorken bakışlarım her ne kadar hızlı bir şekilde yazılanları tarasa da zihnim idrak etmekte zorlanıyordu. Okuduklarımı anlamaya çalışırken geriden geliyordum. Yine de sanki bunu istekli bir şekilde yapıyormuşum gibi devam ettim. Zorundaydım. Bazen vaktim hiç olmuyordu ve işler özel hayatıma taşıyordu işte.
"Buyrun Yalçın Bey."
Önüme konulan kahveye kısa bir bakış atarak çalışana teşekkür ettim. Sonrasında odadan uzaklaşan adımlara ek olarak salona bir başkasının girdiğini fark ettim. Çok geçmeden "Buraya gelmen ne iyi oldu." diyen annemin sesini duymuştum. Başımı geriye yaslayarak bakışlarımı anneme çevirdim. Aynı zamanda elimdeki telefonun ekran kilidini kapatmıştım.
"Bizi çok sık özlüyorsun." Daha dün gece buradaydık.
Dün gece... Ah. Hatırlamak bile istemiyordum. Kendimi aptal gibi hissetmiştim. Odamda durmuş o kızı beklerken ne düşünüyordum acaba? Sanki onun için yanıp tutuşuyormuşum gibi bütün gece geleceğini ummuştum. O ise bu umrunda dahi değilmiş gibi gecesini bambaşka şekilde geçirmişti.
"Oğlum olduğunuz için olabilir mi acaba?" dedi alayla. "Bana kalsa ayrı evde kalmanız bile saçmalık. Burada bizimle yaşamanızı istiyorum."
Gözlerimi yeniden telefonuma indirdim ve ekran kilidini açarak gelen postaları okumaya kaldığım yerden devam ettim. "Tabi istersen geceyi geçireceğim kadınları da birlikte seçelim."
"Yalçın!"
Cevap vermediğimde üzerime attığı yastık yüzünden neredeyse telefonumu düşürecektim.
"Çok ayıp! Eve kız attığını bu kadar açık dile getirebileceğin biri miyim ben? Annenim senin!"
Suçsuzmuşum gibi omuz silktim. "Tahmin ettiğin bir şeyi duymak neden ayıp olsun ki? İki üç sene sonra otuz olacağım."
"Haklısın. Otuz olacaksın ve bu yaşlarda artık eve kız atmaya değil evlenmeye odaklanman gerekir."
"Başlama yine." Mailimden çıkmıştım. Sıkıntılı bir şekilde ofladığımda ellerini teslim olur gibi kaldırdı. "Tamam tamam. Sustum." dedi hemen, sonrasında telefonu çalmaya başlamıştı. Her kimse dikkatini dağıttığı için ona minnettarım çünkü genelde sustum dediğinde susmaz aksine yeni başlardı.
"Alo Serap? Nasılsın?"
Sosyal medya hesabıma girerek anasayfamdaki resimlerde gezinmeye başladım. Canım fena halde sıkılıyordu ve aklım nerelerdeydi haberim dahi yoktu. Birkaç gündür tamamen odaklanma problemi yaşıyordum. İş yerinde başım fena halde derde giriyordu çünkü toplantının ortasında toplantının neyle ilgili olduğunu sorguladığım anlar yaşadığım olmuştu. Berbat bir patron olmaya başlamıştım. Kafamı kurcalayan bir şey vardı. Biri. Bir kız. Ada.
"Şehir dışını sevmeye başladın sanırım. İşler böyle iyi giderse sık sık gideceksiniz gibi."
Yağız'ın arkadaşıydı. Ah, hadi ama. Küçük bir kız çocuğu gibiydi. Onu o gece deli gibi dans ederken görmüştüm ve hiçbir aklı başında kadın pistin ortasında kendini böyle kaybetmezdi. Yine de garip bir aurası vardı. O yaşlardaki kadınlardan hoşlanacağımı sanmazdım. İlgi çekici de bulmuyordum. Ama söz konusu Ada olduğunda birkaç gündür her denk gelişimizde aklıma arabamdayken yaptıkları geliyordu. Kesinlikle deli cesareti vardı. Üstelik bunun yalnızca alkol yüzünden olduğunu sanmıyordum. Eline fırsat geçse yaramaz bir kıza dönüşeceği kesindi ve garip bir şekilde bunu düşünmek beni tahrik ediyordu. Küçücük bir kızdan etkileniyordum. Sanırım psikoloğa gitmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomanceEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...