GÜLLERİ GÖNDEREN

13.1K 455 33
                                    

Hiç olmak istemediğim bir yerde hiç olmak istemediğim bir şekildeydim. Vize haftam gelmişti. Evde ders çalışıyordum. Normalde şirkete gideceğim bir gündü ama sınavlarım olduğu için stajdan izinliydim. Yalçın'ı en son hastanedeyken görmüştüm. Beni eve bıraktıktan sonraki gün okul maratonum başlamıştı ve ben kendimi bir anda sınavların ortasında bulmuştum.

Normal şartlarda çalışmayı da okulu da seviyordum. Ama bu sene okuldan uzaklaşmış sayılırdım. Stajın araya girmesi de buna sebep olmuştu elbette ama en büyük etken kesinlikle Yalçın'dı.

Sesli bir şekilde ofladım. Önümdeki kitaba bakınmayı bırakıp arkama yaslandığımda zil çalmıştı. Evde yalnızdım ve birinin gelmesini beklemiyordum. Çalışma masamın başından kalktım ve odamdan çıktım. Merdiven basamaklarını indim. Dış kapıyı açarak gelen adama baktım. Kargocuydu. Elinde tuttuğu devasa sepeti bana doğru uzattı. "Ada Uslu?"

"Evet, benim."

Sepeti aldım, içinde olmadık şey yoktu. Çikolata, tatlı ve çiçekler... Aralarındaki mavi gül yapraklarını gördüğümde sepetin Yalçın'dan olduğunu anlamıştım. Gülümsedim. İçeriye girdim ve kapıyı kapatarak doğruca odama çıktım. Telefonumu bulur bulmaz onu aramıştım. İlk çalışta açmıştı, sanırım zaten onu aramamı bekliyordu.

"Yalçın! Bunlar çok güzel!" Sepetin içinde gözlerimi gezdiriyordum ve tam olarak neye odaklanacağımı bilmeden söylediklerim ağzımdan öyle heyecanla çıkmıştı ki bu onu güldürmeye yetmişti.

"Beğenmene sevindim güzelim. Sana iyi gelecek bir şeyler yapmak istedim."

"Kesinlikle yaptın. Teşekkür ederim. Şirkette misin sen?"

Onaylayan bir ses çıkardı. "Toplantıdaydım."

Sanki bir hata etmişim gibi gözlerim açılmıştı. Elimdeki sepeti yatağımın üzerine bırakarak kendimi tamamen ona odakladım. "Kusura bakma, toplantının bu saatte olduğunu bilmiyordum. Bilseydim aramazdım. Alıkoymayayım ben seni."

Bir toplantıya gireceğinden haberdardım ama toplantıları genelde öğleden önce olduğu için aklıma bile gelmemişti açıkcası.
Birde öyle sepeti görünce kendimi tutamamıştım, hiç iyi olmamıştı bu şimdi.

"Alıkoymak mı? Ada, asıl toplantı bizi alıkoyuyor şu an. Hazır sesini duymuşken izin ver biraz tadını çıkarayım."

Bende onu özlemiştim. Aslında bu telefon konuşması mesajlaşmalarımızdan daha iyi gelmişti ama ortada bir toplantı varsa bunu rahatça yapamazdım. O her ne kadar umursamasa da işin ucunda koca bir şirket vardı.

"Toplantıdan sonra da konuşabiliriz. Herkes seni bekliyor olmalı."

"Yavuz idare ediyordur."

Gülecek gibi olmuştum. Onu tanıdığımdan beri ara sıra bir şeyleri Yavuz abinin üzerine yıkmaya çalışan bir tavrı vardı. "Bence Yavuz abiyi yalnız bırakma canım."

"Mmm... Öyle mi diyorsun?"

Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Aynen öyle."

"Sonra ne demiştin, tekrar eder misin?"

"Hangi sonra?"

"Cümlenin sonunda Ada."

Neden bahsettiğini anladığımda alt dudağımı dişlerimin arasına alarak bekledim. Öyle birden ağzımdan çıkmıştı, aslında çok fazla sevgi sözcüğü kullanan biri değildim.

"Hadi aşkım, söyle."

"Ya Yalçın!"

Kulağıma gelen kahkahasını dinlerken kendimi tutamamış bende gülmüştüm. "Beni utandırıyorsun, kapatıyorum."

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin