BEKARLIĞA VEDA

8.9K 504 40
                                    

YALÇIN TAŞKIRAN'DAN,

Bir insanın özlemekten canı yanar mıydı hiç? Eskiden olsa böyle laflar duyduğumda hadi ordan der geçerdim, bir filmde değildik sonuçta. Böyle aşklar filmlerde olur sanırdım.
Başıma gelmedikçe buna ihtimal dahi vermezdim. İnsan yaşayınca öğreniyormuş sahiden de.

Yüzünü şirketteyken hergün gördüğüm kız arkadaşımı artık yalnızca haftada bir görebiliyordum. O da şanslıysam. Bazen ikinci haftaya sarkan görüşmelerimiz oluyordu ve ben bir hafta boyunca etrafa nefret saçarak geziyordum.
Ben onu görmeyi özlerken onu yoldan geçerken öylesine dahi olsa gören diğer herkesi kıskanıyordum.
Yalnızca bu kadar da değildi. Onu düşünürken etrafımı saran hayallerin içinden çıkamıyordum. Hatta elimde olsa sabaha dek sürecek bir rüya gibi onu düşleyebilirdim. Ona ihtiyacım vardı. Artık benim için ihtiyaç meselesi olmuştu.

Onun yerine katlandığım insanlar ise biricik kardeşlerimdi. Onlar ve şirketten birkaç arkadaşımızın olduğu masada koyu bir sohbet dönse de sohbete dahil olmadığım için tek yaptığım içkimi içerek etrafta bangır bangır çalan müziğin başımı ağrıtmasına izin vermekti.

Bekarlığa veda partisi ha? Kim demişti ki bunun için parti yapmaya ihtiyacım olduğunu? Yalnızca bunu yapma konusunda Yağız'ın bu kadar hevesli olması yüzünden şu an buradaydık. Neyseki Yavuz bu konuda onu biraz dizginlemişti.

Bekarlığa seve seve veda ederdim. Karşılığında Ada'yı alıyordum.

Yağız konuşulan şirket konularından ve işlerden sıkılmış olmalı ki uzanıp beni dürttü. Elindeki telefonu kaldırıp görmem için bana doğru uzatmıştı. Kısa bir videoydu. Ada'nın yüzü görünüyordu. Ekrana bakan gözleri mutlulukla parlarken elimdeki kadehi usulca masaya bıraktım ve uzanıp telefonunu elime aldım. Videoyu tam da ekranda onun yüzü varken durdurdum. Hemen yan mekanımızda olduklarını bilsem de özlüyordum işte. Birkaç saat sonra onu oradan alacak olanın ben olduğumu bilsem de tek düşündüğüm şey oydu. Bana ne yapmıştı böyle? Halimin bu kadar berbat olduğunu bilse eminimki güven konusunda benden asla şüphe etmezdi. İçimin onun için nasıl yandığını bir görse...

Videoyu oynattım. Gülümsedi. Dudaklarını seyrettim. Kendimde değilmiş gibi bende onunla birlikte gülümsediğimde ekrana küçük bir öpücük attı. Kalbimin teklediğini hissetmiştim. Kamerayı çevirdi ve kızları gösterdi. Eğleniyor gibi görünüyorlardı. Sonrasında da video bitmişti. Başa alacakken elimdeki telefonuna uzanan Yağız bütün planlarımı suya düşürdü.

"Onlar daha çok eğleniyor gibi. Bunlar iş konuşmayı ne zaman bırakacak?"

Masadakilere baktım. Bu sabah önemli bir toplantıyı çok iyi atlatmıştık. Yavuz bu konuda istese sabaha dek konuşurdu. Yani aslında iş konuşmayı asla bırakmayacaklardı.

"Hiçbir zaman."

Arkama yaslandım. İçkimden koca bir yudum aldım. Ada'yı istiyordum. İstediğim kadar da onu kaybetmekten korkuyordum. Canını yakmaktan ve ona en ufak bir zarar vermekten deli gibi korkuyordum.
Onsuz yapamıyordum ama içten içe ya onunla da yapamaz ve canını yakarsam diye çekiniyordum. Bu evliliği canım pahasına istiyordum. Ama birbirimizi yaralamamıza hazır değildim.

Evlilikler her zaman mutlu olmazdı biliyordum, her gün hep en güzel gün olmak zorunda değildi sonuçta. Tartışacaktık. Kavgalarımız olacaktı belki de. Ama yara almak bambaşka bir şeydi.

Onu yaralayacak olan bendim, bunu bilerek asla yapmazdım. Hatta amacım bütün yaralarını bizzat sarmaktı.
Beni yaralayacak olan ise onun bana olan güveniydi. Güvenden darbe yemek istemiyordum. O yüzden Yağız'ın sorduğu o soru yüzünden yaptığımız tartışmayı bu kadar uzatmıştım. Emin olmasını istemiştim. Düşünmesi için vakit tanımıştım. İkinci bir vakanın kalbimi daha fazla kıracağını ve ilişkimizi daha çok yaralayacağını biliyordum çünkü.

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin