İşe dönmüştüm. Sabah gelir gelmez Yavuz abi beni ofiste diğer çalışanların yanında karşılamıştı. Herkesle o an bir kere daha konuşmuş ve aramızdaki buzları eriterek eskisi gibi olmamızı sağlamıştı. Hatta öyle ki bazıları fazlasıyla içten özür dilemişti ve artık eskisinden daha samimi bir ilişkimiz oluşmaya başlıyordu.
Araya neredeyse bir ay girmişti. Bir aydır kaybettiğim iş noktalarını tamamlayıp çalışırken şirketin profesyonel bir şekilde kaybettiği çalışmanın açıklarını kapatmayı başardığını görüyordum. Kayıp yoktu ama kazanç elden gitmişti. Bu konuda ben bile kötü hissediyorken Yalçın ve Yavuz abinin neler düşündüğünü tahmin dahi edemezdim.
Ofis kısmında geçirdiğim dolu bir gün olmuştu. Ara ara Yalçın'dan aldığım mesajları görmezden gelmiştim. Birisi görecek diye korkuyordum, telefonumu sessizce almış mesajları ilgi çekmesin diye uğraşırken onun umrunda dahi olmadan durup durup mesaj atması bir yerden sonra gerçekten sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
Yalçın:
Odama gelsene
(09.23)Yalçın:
Adaaa odama
(09.31)Yalçın:
En azından yüzünü bir göreyim
(10.01)Yalçın:
Beş dakikada bir dışarı çıkarsam bu daha çok ilgi çekici olur güzelim hadi
(10.18)Yalçın:
Çalışmam gerekiyor Ada
Ama sen gelmedikçe odaklanamıyorum
(11.03)Yalçın:
Adaa
Ada
Ada
Adaaaaaa
Adaa
(11.54)Yalçın:
Bari öğle yemeğini birlikte yiyelim
(12.31)Yalçın:
Çoktan çıkmışsın?
Kimle çıktın
Adaa
(12.40)Yalçın:
Ölüyorum
(13.10)Yalçın:
Yarın pazar
Bütün gün beraber mi olsak
Anca öyle kendime gelirim
(14.15)Yalçın:
Bu Yavuz'u geberteceğim
Neden bugün seni odasına almadı?
En azından buradan yüzünü görürdüm
(15.08)En son mesajı buydu. Yaklaşık bir saat önceydi. Her an yeni bir mesaj atabilir diye bekliyordum çünkü saati gelmişti. Kendi kendime buna gülümseyerek oturduğum yerden kalktım. Tüm bu mesaj darlamalarının yanında bir yandan da Eylül'le mesajlaşmıştık. Beraber bu akşam dışarıda güzel bir yemek yiyecektik. Hazırlanıp gel demiştim ve ismini danışmaya vermiştim. Birkaç dakika öncesinde asansörde olduğunu yazmıştı. Bende işlerimi yeni bitiriyordum. Mesai bitimine yaklaşık yarım saat vardı ama izin alıp erken çıkabileceğimi sanıyordum. Gideceğimiz restoranın rezervasyonunu zar zor yapmıştık.
Ofisten ayrıldım ve Yavuz abinin odasına yaklaşarak kapısına birkaç kez vurdum.
"Gelebilirsin."
Kapıyı açıp içeriye girdiğimde benim olduğumu görünce sandalyesinde geriye doğru yaslanmış ve önündeki koltukları göstererek "Gel Ada, buyur." demişti. Odanın ortasına doğru adımladığımda hemen yan taraftan kulağıma gürültülü bir ses gelmişti. Yavuz abinin de benim de bakışlarımız o tarafa döndü. Yalçın bana bakıyordu, önündeki dosyaları yere düşürmüş ve sanki yaptığı oldukça normal bir şeymiş gibi toplamaya dahi tenezzül etmeden bizi izliyordu.
Önüme döndüm. Yok bu adam bir garipti artık, başka bir açıklaması olamazdı.
"Nasıl geçti günün?"
Gülümsemeye çalıştım. Yalçın'ın yan odadaki varlığını bir kenarda bırakarak "Yoğun." dedim, "Ama hallettim sayılır, açığı kapattım gibi. Hatta biraz da bu yüzden gelmiştim. İşlerimi bitirdim, eğer izin verirseniz Eylül beni almaya geldi. Birlikte yemeğe çıkacağız. Erken çıkabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomantizmEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...