OTOPARK

12.6K 502 49
                                    

Sandalyeme çökmüş masanın başından ayrılma fırsatı dahi bulamazken ofisteki diğer çalışanlar da benden farksızdı. Bu sabah Yalçın ve Yavuz abinin acil toplantıları olduğundan şirketten ayrılmak zorunda kalmışlardı. Çalışanlara ise ciddi işler bırakılmıştı. Programda olmayan toplantının getirileri herkesi etkilemişti yani.
Bunu biraz avantajıma da çevirmiştim aslında. Şirkete ilk geldiğimde hâlâ herkes bana garip bakışlar atıyor olsa da bu toplantı sayesinde yoğunluk artınca herkes normale dönmüş gibiydi. İşleri ön plana alıp yaşananları bir kenara bırakarak bana garip garip bakmaya bir son vermişlerdi. Bu fikre alışmaları gerekiyordu yoksa bununla daha çok mücadele ederdim.

Diğerlerinin halledip bilgisayar formatına dökmem için bana verdikleri dosyaların sonuncusunu da geçirmeyi bitirdiğimde rahat bir nefes alarak kahveme uzandım. Çoktan soğumuş olduğunu içtiğimde fark etmiştim. Hayıflandığım esnada hemen yanına bir başka kahve fincanı bırakılmıştı. Başımı kaldırıp kimin bıraktığına baktığımda ise Tugay'ı görmek beni gülümsetti.

"Teşekkür ederim."

"Bunu da içmeyi unutma."

Yerine geçerken arkasından seslendim. "Unutmamaya çalışacağım."

Masasının başına geçti. Getirdiği fincana uzanarak ufak bir yudum içtim ve sıcak sıvının içimi ısıtmasına izin vererek karşımdaki bilgisayar ekranını kontrol ettim. Her şeyi tamamlamış olmanın verdiği huzurla arkama yaslandığımda bulunduğumuz kata gelen asansör kısa bir ses çıkarmıştı. Birkaç kişinin bakışları o tarafa dönünce bende dönüp bakmıştım. Yavuz abi ve Yalçın dönmüştü. Nihayet. Onlar yokken burası gerçekten çekilmez oluyordu. İlk defa ikisi de yokken bir şirket günü geçirmiştim ve etraf fazla sıkıcı görünüyordu. Sanırım onların çevremdeki varlığına çoktan alışmıştım.

Gözlerimi Yalçın'da sabitleyerek onun yaklaşan bedenini baştan aşağıya inceledim. Üzerindeki koyu gri takım elbisesi hâlâ jilet gibi görünüyordu. Günün bütün yorgunluğu ise kesinlikle saçlarına yansımıştı. Şirket içerisinde her daim düzenli olan saçları artık elleriyle oynadığı için olmalı ki yana doğru düşmüşlerdi. Hatta birkaç ufak tutam alnına doğru uzanıyordu. Tek eli cebindeydi. Diğer elinde taşıdığı dosyaları ise gevşek bir şekilde tutmuştu.
Bakışları hâlâ canlı görünüyordu. Yaklaştıklarında doğruca kesişen gözlerimize karşılık dudaklarında belli bir tebessüm oluşmuştu. Diğerlerinin bunu görüp ikimizi de kontrol ettiğinin farkındaydım, yine de yerimden kıpırdamadan onu seyrediyordum. Göz kırptı. Ah hayır yapma Yalçın.
Kızardığıma emindim. Etrafa bakınmamak için kendimi zor tutuyorken masaya yaklaşan Yavuz abi doğruca lafa girdi.

"Bugün için herkese teşekkür ederim arkadaşlar, bu ani toplantı yüzünden kesinlikle iki katı kadar maaş alacaksınız."

Çoktan yanıma gelen Yalçın arkama geçmişti. Ellerini oturduğum sandalyenin üzerine koyarak destek aldığında onun arkamdaki varlığını unutmaya çalışarak Yavuz abiye odaklanmaya çalıştım ama kesinlikle dikkat dağıtıcı bir etkendi.

"Yükünüz fazlaydı farkındayım, bu yüzden şimdiden paydos etmek isteyen varsa çıkabilir."

Çalışanların bazıları rahat bir nefes almıştı. Yavuz abi toparlanarak odasına geçtiğinde Yalçın da sandalyemin üzerindeki ellerini omuzlarıma koyarak arkamdan kulağıma uzandı. "Odama gel, konuşmamız gerekiyor."

Geri çekildi. Hangi ara uzaklaştı ve hangi ara odasına döndü takip edememiştim. Ben yerimden kalkana kadar o çoktan kapısını benim için aralık bıraktığı odasına girmişti bile. Diğerlerine çok fazla bakmadan zaten işimi bitirmiş olmanın verdiği rahatlıkla onu takip ettim. Odasına girdim ve kapıyı usulca kapatarak odanın ortasındaki bedenine yaklaştım. Elindeki dosyaları masasına bırakıyordu.

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin