Bazen bildiğimiz kelimelerin kullanılması, o cümleyi anlayabileceğimiz anlamına gelmezdi. Önümdeki bilgisayar ekranına gözlerimi kısmış merakla bakıyorken burnuma kadar inen gözlüğümü parmağım yardımıyla yukarıya çıkardım. Ekrana bakarken gözlerim çabuk yorulduğu için gözlük kullanma gereği duyuyordum, gerçi şimdi gözlerimden çok beynim yoruluyordu ya neyse.
Dünden bu yana yalnızca yirmi dört saat geçmemişti sanki. Haftalar geçmiş gibi hissediyordum. İşin başına geçince gerçekten zor oluyormuş onu anlamıştım.
Ekibin çoğuyla tanışmıştık. İzinde olanlar haricinde herkesin statüsünü ve yapılan işleri anlamıştım. Bazı isimleri unutmuş olsam da muhabbet içinde olduklarımı hatırlıyordum.
Tugay da onlardan biriydi. Ona Bey diye hitap etmeme gerek olmadığını söylemişti. Dediğine göre aramızda birkaç yaş vardı ve bunu pek önemsemiyordu. Buradayken işleri bana göstermek için bizzat gönüllü olmuştu. Kendi işi başından aşkınken üstelik."Kopyala yapıştır yapmak insana bu kadar zor gelmemeli Ada." dedi güleç bir ifadeyle. Tabi, tabi mesele kesinlikle sadece kopyala yapıştır yapmaktı ya sanki.
Birazdan önümdeki bilgisayara duyulmamış küfürler edecektim ama dışarıdan oldukça sakin durmayı başarıyor olmalıydım ki Tugay hâlâ benimle şakalaşacak cesareti gösteriyordu.
Ofladım. Önüme gelen saçlarımı geriye doğru itsem de bugün hiç olmadığı kadar inatçı olan tutamlar yeniden önüme düşmüştü. Umursamamaya çalışarak önümdeki beyaz ekranı Tugay'a gösterdim. "Burda çığlık atsam kovulur muyum?"
Kahkaha attı. Masadaki çalışanların bir kısmı bize bakmıştı. Tam karşımızda duran Nilay gözlerini üzerimize dikerek ters ters beni süzdüğünde hızla önüme döndüm. Bu kız beni pek sevmemişti sanırım.
"Bak şöyle yapacaksın." demişti elini elimin üzerine koyarken. Hemen sonrasında imleçi oynatarak geçmiş raporları açtı. Tek tuşla kaybettiğim her şeyi yeniden ekrana getirdiğinde ağzım açık kalmıştı.
"Sihir yapabilenlere cadı diyorlarmış eskiden. Şimdi de Tugay diyorlar sanırım."
"Yalnızca tecrübe." Elini henüz elimin üzerinden çekmemişti. Dakikalardır uğraştığım şeyleri yapmaya başlamışken merakla imlecin hareketlerini seyrediyordum. Dikkatimi öylesine vermiştim ki Yalçın'ın arkamızdan gelen sesini duyana dek odasından çıktığını hissetmemiştim bile.
"Nilay!"
Sanki Nilay benmişim gibi yerimde sıçramıştım. Elimi hızla Tugay'ın elinin altından çekerken sertçe yutkundum ve yanlış bir şey yapıyormuşum gibi ondan uzaklaştım. Bu korku da nereden geliyordu böyle? Sesini duyar duymaz kendime çeki düzen verme gereği duymuştum. Oysa yalnızca çalışıyorduk.
Arkamızdan dolanan adımlarını dinledim. Karşımıza geçerek Nilay'ın yanında durduğunda Tugay hâlâ bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Onu dinliyormuş gibi yapsam da dikkatim Yalçın'ın masaya bıraktığı dosyalardaydı. Nilay'ın onun sekreteri olduğunu dün tanıştığımızda öğrenmiştim. Onun için sabır diliyordum. Yazık.
"Anladın mı şimdi yaptığımı?"
Başımı sallasam da anladığım tek şey, hiçbir şey anlamadığımdı. Başımı sallarken önüme gelen saç tutamlarına uzanacakken benim yerime bunu yapan Tugay oldu. Tuttuğu tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve açıkta olan saçlarıma uzandı.
"Bunları şöyle yapsak daha rahat edeceksin, eminim."
Parmaklarının saçlarımın arasında dolanışını hissederken başta ne yaptığını dahi anlamamıştım. Ellerinin arasına aldığı tutamları kalem yardımıyla basit bir şekilde topladığında bunun bu kadar sağlam olmasını beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomanceEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...