BAL DUDAK

19.3K 452 45
                                    

EYLÜL ALAŞIK'TAN,

Herkes gitmişti. Onunla başbaşa kalmak doğrusu onun sarhoş haliyle başbaşa kalmak ne yapacağımı bilmememe neden oluyordu.
Kumların üzerindeki ellerimi huzursuzca kaldırdım ve birbirine sürterek avuç içlerimdeki kum tanelerini silkeledim. O da aynı anda yerinde doğruldu.

Yerde uzanan bedeni tek koluna yaslanarak başını kaldırdığında bakışları gözlerimi bulmuştu. Çekinmeden gözlerini üzerimde gezdiriyorken yerimde huzursuzca kıpırdandım. Neden öyle bakıyordu ki şimdi?

"İstemsizce geçmişindeki adamları düşünürken buluyorum kendimi." Kelimeleri kayıyordu, alkol yüzünden pek düzgün konuşamasa da aklındakileri söylemeyi kafasına koymuştu.
"O adamlarla neler yaptın, ne kadar ileri gittin? Bunu düşünmek aramızda hiçbir şey olmasa da beni öfkelendiriyor. Bu içimdeki canlı öfke kıskançlık mı oluyor?"

Yutkundum. Boğazım kurumaya başlamıştı. Nasıl oluyor da aramız böyleyken bu tür şeyleri düşünebiliyordu bilmiyordum. Garip yanı ise bu sözlerinin beni heyecanlandırıyor olmasıydı.

"Yavuz bence biz denersek çok iyi iki arkadaş olabiliriz."

Güldü. Bedenini geriye doğru attı ve yeniden kumlara uzanarak gökyüzüne bakarken konuşmaya devam etti. "Seninle arkadaş olamam Eylül, seni arzuluyorum. Hiçbir arkadaşımın gözlerinin içine bakarken aklımdan onu öpmek geçmiyor, seni ise gördüğüm her an aklımdan geçenler öyle edepsiz şeyler oluyor ki kendime kızıyorum."

Bunu hayal etmek istemiyordum. Hayal etmemeliydim. Ah, hayal etmek bile çok kısa bir an da olsa kasıklarımı uyarmaya yetiyordu. Ya bana gerçekten dokunsa? Ofladım. Kendi kendime kızıyordum.

Sonra hareketlendiğini hissetmiştim. Ayağa kalktığında ateşe odaklanmış olan bakışlarımı ona çevirerek "Nereye?" diye sordum. İlgilendiğim için değildi bu halde gerçekten bir şey yapamayacağını düşündüğüm içindi. Evet evet kesin o yüzdendi Eylül. Bu adama olan ilgini reddetmeye devam et.

"Yüzeceğim." dedi. Üzerindeki tişörtü ensesinden tutup çıkarmaya çalıştı ama sendeleyerek yere düşmek üzereyken son anda dengesini yakalayabilmişti. Tişörtün içine soktuğu başı ise şimdi tamamen karanlığın içinde kalmıştı ve artık önünü göremiyordu.
Çırpınarak tişörtünü çıkarmaya çalışıyorken yerimden kalktım ve ona yaklaşmaya çalıştım ama beni görmediği için özensiz olan hareketleri bana çarpmak üzere olduğu için fazla yaklaşamamıştım.

"Yavuz bir düzgün durur musun, yardım edeceğim."

Bekledi. Etrafı dinledi. Sesimin daha yakından geldiğini duyduğunda ise kontrol etmek ister gibi "Eylül?" demişti.

Gülmemek için zor duruyordum. Tişörtün içindeki başını parmağımla dürterek "Evet, benim. Elini kolunu sabit tut da yardım edebileyim." dedim onun hareketsiz halinden yararlanarak aramızdaki mesafeyi kapatırken.
Karnına kadar kaldırdığı tişörtün eteklerini tuttum ve onu kolayca yukarıya kaldırarak kollarından kurtardım. Benden önce davranarak eline aldığı tişörtü umursamazca kenara fırlattığında gözlerimiz havada uçan tişörtü takip etmişti. En sonunda ateşin içine düştü. Tekrar ona baktım. "Beğendin mi yaptığını?" Tişörtü yanıyordu. Ateşi seyreden gözleri beni buldu ve omuz silkti. "Zaten gıcık olmuştum boş ver, yansın."

Beni bazen gerçekten hayrete düşürüyordu. Bakışlarımı yüzünde tutmaya çalışırken gözlerim çoktan bana ihanet etmeye başlamıştı. Usul usul çıplak kalan bedenine inen ilgimi toparlayamıyordum. Ah, vücudu.
Açık bir şekilde vücuduna bakmaya başladığımda ise bunu fark edip toparlandı. Çıplak olduğunu yeni hatırlıyormuş gibi denizi gösterdi.

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin