Şirketten içeriye girer girmez ağzımı kapatmakta epey zorlanmıştım. Şirket ortamlarına pek alışkın değildim ve genelde annemlerin ısrarına rağmen onlarla şirketin yolunu pek tutmadığım için kapıdan içeriye girer girmez kendi şirketimiz dahi beni her zaman büyülerdi. Ama söz konusu burasıysa büyüklenmek bunun yanında az kalırdı. Gözlerim kocaman açılmış etraftaki dekorasyonu incelerken küçük adımlarla danışmaya doğru yaklaşıyordum.
Her ne kadar ortama yabancı değilmişim gibi çaktırmamaya çalışsam da çoktan çömez olduğumu hissettirmiş olmalıyım ki danışmadaki kız direkt olarak bana seslenmişti."Ada Hanım mı?"
Başımı salladım. Ellerimi altımdaki kot pantolona sürterken gülümsemeye çalışıyordum. Şu an sosyal anksiyetenin hiç sırası değildi.
"Stajyer olarak başlayacağınızı Yavuz Bey bildirmişti. Buyurun şu tarafta asansörlerimiz var; altıncı kat yönetici katı, Yavuz Bey oradadır."
İşaret ettiği tarafa baktım. "Teşekkür ederim. İyi günler."
Dönüp asansörlere doğru ilerlediğimde devasa avizelerin altında yürümek insana biraz gerginlik katıyordu. Etrafın ferah ve bir o kadar da şık bir dizaynı vardı.
Asansörlerin önüne gelip paneldeki tuşa bastığımda önümdeki kapı çok geçmeden aralandı. İçeriye baktığımda boş olmadığını görmüştüm. Aslında sorun boş olmaması değildi, içeride Yalçın'ın olmasıydı. O geceden sonra elbet denk geleceğimizi biliyordum sonuçta şirketine çalışmak için gidip gelecektim ama bu kadar erken bir tesadüfü beklemiyordum. Adımlarım kararsız kalsa da bir sonraki asansörü beklemektense hiçbir şey olmamış gibi içeriye girmeye karar vermiştim. Sert mizacı beni görür görmez daha da sertleşmişti, herhangi bir şaşkınlık izi olmaması burada çalışmaya başlayacağımı zaten bildiğini gösteriyordu.
"Günaydın."
Omzumu yanımdaki aynaya yasladım ve bakışlarımı ona çevirdim. Takım elbisesinin içinde sakladığı bedeni sanki ben bu cihana sığmazam der gibi nefes aldıkça genişlerken beni umursamıyormuş gibi doğruca bulunduğumuz katı gösteren paneli seyrediyordu. Benimle aynı katta inecekti.
"O geceden sonra normal davranacağımız konusunda sözleştik sanıyordum."
Birkaç saniye geçti. Konuşma konusunda kararsız kalsa da en sonunda cevap vermeden durmayacağını biliyordum. Tıpkı benim gibi omzunu yanındaki aynaya yasladı ve bedenini bana doğru çevirdi. Eli direkt boynundaki kravata gitmişti. Onu hafifçe aşağıya doğru çekiştirdiğinde yüzümdeki yarı güler ifadeyle elinin hareketlerini seyrediyordum.
"Normal davranıyorum zaten."
Hayır daha çok gergin gibiydi. Şimdi fark ediyordum da sanırım düşündüğüm kadar soğukkanlı bir adam değildi. Kendini gizlemeye çalışsa da ele veriyordu. Benim burada, onun burnunun dibinde olmam konusunda sanırım sıkıntıları vardı.
Uzanıp yakasını neredeyse dağıtan elini ittim ve kravatını ellerimin arasına alarak birazcık gevşettim. "Genel olarak suratım sirke satıyor diyorsun yani?"
Yakasını özenli bir şekilde düzelttim ve üzerindeki ceketin omuz kısımlarına parmaklarımı sürterek ondan uzaklaştım. Bakışları ceketindeydi. Dokunduğum yerlere bakıyorken yutkunduğunu görmüştüm."Birincisi; benimle böyle laubali konuşma, ciddiyetini koru. Laubalilikten hiç hoşlanmam." Toparlandı. Omzunu yasladığı aynadan ayırıp dikleşirken karşımda devleşiyordu. Güven bulmuş gibiydi.
İşaret parmağını bana doğrulttu. Suratımı gösteriyordu. "İkincisi; benimle konuşurken yüzündeki şu saçma, sevimsiz ve gereksiz gülümsemeyi dudaklarından sil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomantizmEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...