Bir bebeğe bez takmak en fazla ne kadar zor olabilirse o kadar zordu şu an benim için. Gökçe durmadan kıpırdanıyordu. Ben ise normalden çok daha fazla dalgın olduğum için bezi binbir şekle sokmuştum. Nihayetinde bezi bağlayabilmiştim ama Gökçe de bende epey yıpranmıştık. Onu kollarımın arasına alarak saçlarının üzerini öptüm. Burnumu nazikçe sürterek mis kokusunu içime çektim.
Ona her dokunduğumda aklıma Yalçın geliyordu. Gerçi Yalçın hiç aklımdan çıkmıyordu ya neyse. Onu düşünürken ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Bunu hak etmemiştik. Hayallerimiz bu değildi. Ne var ki o kadın öyle boktan bir vaziyete düşürmüştü ki bizi içinde kıpırdadıkça batıyordum.
"Yine mi uyuyacak?"
Yatağın üzerindeki Eylül'e baktım. Durakladım. Onun buradaki varlığını dahi unutmuştum. Uykusuzdum. Gözlerimden uyku taşıyordu ama tek yapmak istediğim Gökçe'ye sarılıp öylece durmaktı. Uyumak için her uzandığımda uykularımı kaçıran gerçeklerle yüzleşiyordum. Bu hiç kolay olmuyordu.
"Evet." dedim Gökçe'yi hafif hafif sallarken. Göğsüme uzanmıştı. Kollarımı ona sımsıkı sardım. Sıcacıktı. Küçük saçları boynuma değiyordu. Onu içime sokup her şeyden sakınmak istiyordum. Bütün bu karanlık oyunlardan, pisliklerden korumalıydım sanki.
"Tamam onu ben uyutabilirim, sen de biraz uzan bence. Gözlerin kötü görünüyor." Yataktan kalkıp bize doğru gelecekken onu durdurdum. "Gerek yok. Ben hallederim."
Uykum vardı ama uyuyamayacağım kesindi. Yatar yatmaz yine Yalçın'ı düşünecektim. Zaten Gökçe'nin uyuduğu her an onu düşünmeden edemiyordum.
Dün gece ne yapmıştı acaba? Eylül'den öğrendiğime göre geceyi otelde geçirmişti ama bu o kadar dar bir bilgiydi ki benim için onu deli gibi merak ediyordum. Endişeliydim ama bir o kadar da kırgındım.
Evin zili çaldığında kucağımdaki Gökçe kıpırdanarak sızlandı. Onun ağlayacağını yalnızca ben hissetmemiştim. Eylül hemen ayağa fırladı ve "Ben bakarım." diyerek odadan çıktı. Gökçe'yle kısa bir an da olsa başbaşa kalmıştık. Onu yatıştırmaya çalışarak nazikçe konuştum. "Sorun yok bebeğim, sadece bir misafir. Hatta belki de babandır."
Gülümsedim. Yalçın olsa mı iyiydi olmasa mı acaba?
Saçlarını öptüm ve onunla birlikte yatağa oturdum. Yatağa iyice yerleşmişken odamızın kapısı açılmıştı. Eylül ve Yavuz abiydi. Yavuz abiyi görünce gülümsemeye çalıştım. "Hoş geldin." Sanırım içten içe gelenin Yalçın olmasını umuyordum.
"Eylül'ü almaya geldim, gelmişken sizi de göreyim dedim. İyi misiniz?"
Bakışlarımı Gökçe'ye çevirerek başımı salladım. "Gayet iyiyiz amcası."
"Sen? Sen iyi misin gerçekten Ada?"
Başımı kaldırıp karşımdaki adama baktım. Tedirgindi. Meraklı gözleri yüzümdeki ifadeden hasarı anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Elbette detayları bilemem ama konuyu Yalçın'dan biraz dinleme fırsatım oldu. Bence böyle kestirip atmamalısın."
"Kestirip atmıyorum. Bu kestirip atmak değil. Sadece biraz gerçeklik istiyorum."
"Yalçın'ın yalan söylediğini mi düşünüyorsun?"
Hayır. Hayır. Bilmiyorum. Yani söylemezdi. Ama ya söylüyorsa? İçinden çıkamıyordum işte. Ofladım.
"Sadece beni tatmin edecek bir kanıt istiyorum."
"Bu kanıtı talep etmen bile Yalçın'ı kırıyor Ada, farkında değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomanceEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...