GECE YARISINDAN SONRA

32.4K 864 98
                                    

Yemek masası Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği tablosu gibiydi. İçten içe kaotik.
Orhan amca ve Zeynep teyze harici herkes düşünceli görünüyordu. Aslında bu havayı dağıtıp biraz sohbet etmek isterdim ama hemen yanımda oturan Yalçın sağolsun buna cesaret edemiyordum. Dün gece onu öptüğüm dakikaları düşündükçe dönüp ona bakıyor ve o fark etmeden onu seyrediyordum.

İlgi çekici bir adamdı. Kabul etmemek aptallık olurdu. Olgun, yakışıklı ve bir o kadar da deneyimli gibi. Sanki onun kolları arasına girersem zevkten dört köşe olabilirmişim gibiydi. Bunları düşünmek bile hataydı biliyordum ama kendimi alıkoyamıyordum. Bu yabancı bir gençlik dizisinin konusu değildi, ona ilgi duymamam gerekiyordu ama bir kere o çizgiyi aşmıştım ve şimdi bunu tekrar denemek istiyordum. Ona dokunmak nasıl bir histi? Yeniden tatmak istiyordum. Acaba o benim hakkımda neler düşünüyordu?

"Yağız, haftasonu babanla birlikte şirkete gitmeye ne dersin?"

Masadaki sessizlik son buldu. Herkesin bakışları Zeynep teyzeye dönse de ben bu kargaşadan yararlanarak bakışlarımı yanımdaki bedene çevirmiştim.

"Ben mi, bu haftasonu mu? Bu nereden çıktı ki şimdi?"

Yalçın elindeki bıçağı avcunun içinde hafifçe oynattı ve tabağın kenarına bırakarak başını bana doğru çevirdi. Onunla göz göze gelmeye hazır olduğumu sanmıyordum ama bunun için beni beklememişti bile. Masadaki sohbetin gürültüsünden yararlanarak kısık bir sesle konuştu. "Bir mazeret bul ve peşimden gel."

Gözlerimi kırpıştırdım. Sandalyesini geriye iterek masadan kalktı ve diğerlerine işle ilgili bir arama yapması gerektiğini söyledi. Kolayca ve dikkat çekmeden salondan çıktığında ise dediğini nasıl yapacağımı düşünüyordum.

"Abinler gibi işlere alışmaya başla istiyorum, okulun bitince şirkette çalışman gerekecek ne de olsa."

Yerimde kıpırdandım. Aklım Yalçın'ın dediklerindeydi ve sadece birkaç kelimeyle bile beni heyecanlandırmayı başardığı için ayağım yere sabit bir ritimle vuruyordu. Bir an önce bu masadan kalkmam gerekiyordu.

Bakışlarımı masada gezdirdim. Su sürahisinin boş olduğunu gördüğümde ise mazeretim hazırdı. Fazla gürültü çıkarmamak için yerimden usulca kalksam da Zeynep teyze beni direkt fark etmişti. "Doydun mu Ada? Biraz daha ye, lütfen."

"Su alacağım, hemen dönerim."

"Çalışanlara seslenirim, otur sen."

Gülerek başımı iki yana salladım. "Gerek yok hemen hallederim. Siz sohbetinize devam edin lütfen."

Başka bir seçenek duymamak için hızlı olmaya özen göstererek sürahiyi aldım ve koşar adımlarla salondan çıktım. Doğruca mutfağa yöneldiğimde onun nerede olduğunu bilmediğim için etrafa bakınıyordum ama çok geçmeden kolumu tutan bir el fark etmiştim. Elimdeki sürahiyi düşürmemek için daha sıkı kavradığımda o da beni mutfağa doğru çekmişti. İçeriye girdiğimizde kolumu serbest bıraktı. Ondan uzaklaşarak sürahiyi dolması için içilebilir suyun altına bıraktım ve ona kaçamak bakışlar atarak "Ne oldu?" diye sordum.

"Ne mi oldu?" dedi, sakin bir sesle. Sinirleri bozuk gibiydi ama soğukkanlılığını koruyor ve sakin kalabiliyordu.

"Neden buraya geldik?"

Bakışlarını üzerimden çekmişti. Sabır diliyormuş gibi etrafa bakınarak söylense de ne dediğini bu mesafeden duymuyordum.

"Bak, aynı ortamda bulunduğumuz zamanlarda her beş dakikada bir suratıma bakacaksan içeri girip direkt dün gece neler olduğunu anlatalım daha az dikkat çekeriz inan bana."

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin