Boş gözlerle elimdeki telefonun ekranına bakıyordum. Gelen mesaj Yağız'dandı. Dün gece aramış konuşmuştuk ama şimdi de emin olmak istiyormuş gibi üzerine cila yapıyordu.
Doğum günü partime gelmezsen kendimi keserim.
Evet gitmem gerektiğini biliyordum ve yine evet Yalçın'ın orada olacağından da emindim. Bu sene evde bir parti yapacağını söylemişti. Tanıdık çevresi ve yakın arkadaşları olacaktı yalnızca. Yalçın'ın gelmemesini umut etsem de bu seçeneğe pek ihtimal vermiyordum.
Yavuz abiyle konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Bir haftadır tek yaptığım okula gitmekti. Evden çıkmıyordum, şirkete gitmiyordum. Hâlâ Yalçın'dan bir adım bekliyordum ama sanki bu konunun üzerini kapatmak istiyormuş gibi tek kelime etmemişti. Özür dilemesi gerekiyordu. Benim aksime uzak durabilme konusunda epey iyiydi anlaşılan.
Hâlâ ekrandaki mesaja boş gözlerle bakıyorken aklımdan geçenleri bölen şey, yeni bildirim sesi olmuştu. Bakışlarım gelen yeni mesaja kaydı.
Selam Ada, ben Altan. Muhtemelen çoktan unutmuşsundur, epey zaman geçti. Muğla'da tanışmıştık, İstanbul'a dönünce görüşebileğimizi söylemiştin. Bu akşam müsait misin?
Gözlerimi kıstım. Eylül mutfağa girmişti. Yüz ifademi gördüğünde bir şeyler döndüğünü anlamış gibi yanıma yaklaştı. "Seninki mesaj attı mı nihayet?"
Benimkinden kastı Yalçın'dı. Günlerdir aksini iddia etsem de onun benimki olduğunu söyleyip duruyordu ama adamın umrunda dahi değildik.
"Başka birinden, sence görüşmeli miyim? Tamamen arkadaş olarak aslında ama o bunu yanlış yorumlar mı emin değilim."
"Bu akşam doğum gününe gitmeyecek misin, Yağız'ın yanında olman gerekir."
Başımı salladım. "Gideceğim. Yani sen de geleceksin bu arada, Yağız davet etti. Ve sanırım ben de Altan'ı davet edeceğim. Hem görüşmüş oluruz hem de yanlış anlayabileceği özel bir buluşma olmaz."
Kaşlarını çattı. "Benim orda ne işim var tam olarak?"
"Buraya tatil yapmak için gelmemiş miydin sen, evde mi oturmak istiyorsun?"
Dudaklarını büktü. Gelmek istememesinin sebebinin Yavuz abi olduğunu düşünüyordum. Aslında ilk gün her ne kadar tartışmış olsalar da bu gece aralarını düzeltebileceğime inanıyordum. İkisi de bunu yapabilecek olgunluktaydı. Hem artık ortada benim bir kırgınlığım da yoktu.
"Bence gelmelisin, Yavuz abiyle konuşup barışmanı istiyorum."
Burun kıvırdı. "Yavuz abinle konuşup barışma konusunda pek emin değilim."
Abin derken yaptığı baskıyı bizzat hissetmiştim. Onlarla aynı yaşlarda olduğu için ben her abi dediğimde yüzünü ekşitecek gibi oluyordu.
"Tanısan seversin aslında."
"Bu çok da umrumda değil ama dediğin gibi buraya tatil için geldim ve sanırım biraz partilemek iyi gelebilir."
Gülümsedim. "Güzel, anlaştık o zaman."
Hayatımda dahil olduğum en karmaşık partinin ortasındaydım. Yanımda Altan ve Eylül vardı. Karşımda Yağız ve Yavuz abi... Biraz ötede insanların arasında durmuş Yalçın ise gözlerini üzerimize dikmişti. İşleri karıştıran nokta bu değildi aslında.
Birinci etken, Yalçın'ı Muğla'dayken Altan'a abim diye tanıtmıştım ve bu yüzden buraya geldiğimde yaptığım ilk şey ona ailelerimiz yakın olduğu için onu abim diye tanıttığımı söylemek olmuştu. Geldiğimizden beri ara ara sohbet ediyorduk ve açıkcası Muğla'daki enerjisini hâlâ koruyordu. Pozitif biriydi. Yine de partide olmak yerine başbaşa olmamızı istediğini hissediyordum. Ara ara enerjisi düşüyor ve onu bana dalmışken yakalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERLE GÖK ARASINDA
RomanceEğildi. Dans pistinde yarım bıraktığımız işi bitirmek ister gibi burnunu şakağıma yasladığında tenimi takip ederek doğruca boynuma kaydırmıştı. "Saçların başımı döndürüyor." Burnunu boynuma sürttüğünü hissediyordum. Duraksadı. "Kokun..." Boynuma uza...