DOĞUM

7.8K 424 29
                                    

Hastaneye girer girmez maceramız başlamıştı. Yalçın sağa sola koşturarak kimi görürse karım doğuruyor dediği için muhtemelen bütün hastane artık doğurduğumu biliyordu.
Süreç çok hızlı ilerlemişti. Yol boyunca sancılarımı hissetmeye başlamıştım. Hastaneye gelir gelmez doğumhaneye girip bir odaya geçmiştim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp ebe hanımın verdiği önlüğü giydikten sonra ise doktorlar tarafından kontrol edilmiştim.

Sancılar canımı yakıyordu ama Yalçın yanımdaydı. Elimi tuttuğunu hissetmek bile beni rahatlatıyordu. Birlikte doğumu güzel atlatacağımıza dair bir sürü güzel şeyler söylüyorken onun kelimelerine çok odaklanamasam da kafamı sallıyordum. Saçlarımı okşuyordu.
Ben ıkınıp sırılsıklam terlerken o bundan hiç de rahatsız olmadan benimle yakından ilgileniyordu. Bir yandan da bebeği kontrol eden bakışlarını görmek beni güldürecek gibi oluyordu. Endişeliydi. Endişeli olduğu kadar korktuğunu da biliyordum.

Doğum kaç saat sürmüştü emin değildim. Bana öylesine uzun gelmişti ki bir an acıdan bayılacak gibi olmuştum. En sonunda ise o küçük çığlıkları duymak bütün yorgunluğumu alıp götürdü. Onun ağladığını duyduğumda gelen rahatlama hissiyle arkama yaslanmıştım. Doktorlar bebeğimi kaldırdı. Görmem için bana doğru tuttuklarında o küçücük bedenin benden bir parça olduğuna inanamıyordum.
Benimdi. Bizimdi.

Bebeğimi kucağıma verdiklerinde Yalçın bize büyülenmiş gibi bakıyordu. "Çok güzelsiniz." dedi fısıldayarak. Sanki sesiyle dahi ona zarar vermekten çekiniyormuş gibiydi. Bu temkinli haline karşılık kollarımın arasındaki minik bedeni işaret ettim.

"Kucağına almalısın."

"Alabilir miyim ki?"

Güldüm. "Yalçın, elbette alabilirsin."

"Ada ona zarar vereceğim diye ödüm kopuyor, kendimden bile sakınmak istiyorum. Ya farkında bile olmadan canını yakarsam?"

Başımı iki yana salladım. Böylesine detaylı düşünürken buna ihtimal bile vermezdim. O harika bir babaydı.

"Canını yakmayacağına eminim. Hadi, al."

Duraksadı. Doğruldu ve dikleşerek kararsız ellerini bana doğru uzattı. Kucağımdaki miniği dikkatlice alırken gözleri aynı anda her bir yerdeydi. Bir yerine zarar verecek olmasından öylesine korkuyordu ki kızımızı kucağımdan alması normalden daha uzun sürmüştü.

Küçük bedeni kollarına aldığında ise mest olmuş gibiydi. Kolları arasındakinin ne olduğunu yeni fark ediyor gibi hayretle aralanan dudakları "Ada?" diye seslendi.

"Efendim?"

"Çok güzel bir kız."

Başımı salladım. "Evet öyle."

"Bu bizim yani öyle mi? Bizimle eve gelecek..." Güldü. Eğilip dudaklarını kızımızın alnına değdirdiğinde onları böyle görmekten son derece memnundum. Harika bir manzaraydı.
Eşi benzeri yoktu ve bundan sonra ne olursa olsun bana bu kadar güzel görünmeyecekti.

"Artık üç kişiyiz."











































Normal odaya geçmiştik. Yanımdaki küçük yatakta yatan kızımı seyrediyordum. Yalçın diğerlerini karşılamak için kapıya kadar çıkmıştı. Onlara ancak doğumdan sonra haber verebilmiştik. Sonrasında ise olabilecek en hızlı şekilde geldiklerini söylemişlerdi. Onları bir an önce kızımızla tanıştırmak için can atıyordum.

Yatağında kıpırdanmaya başlayan miniğim anlaşılan o ki uyanmıştı. Onu kucağıma alıp almamayı düşünürken odamızın kapısı açıldı. İçeriye o koca kalabalık bir anda akın etmişti. Herkes buradaydı. Önden annemler ve babamlar girmişti. Onların arkasından gelen Yavuz abi ve Eylül el eleydi. En sonda ise Yağız ve Yalçın vardı. Yalçın kapıyı kapattı. Herkes büyülenmiş gibi küçük yatağın etrafını sardı. Merakla bakan gözler sanki birine benzetmeyi bekliyor gibiydiler. İlk konuşan annem oldu.

"Kızım sen nasılsın?"

Gülümsedim. "Çok iyiyim."

Zeynep anne sesli bir oh çekmişti. "Çok güzelsiniz. Harika görünüyorsunuz. Resmen torun sahibi oldum az önce! Ağlayacağım galiba."

Geri çekilip göz pınarlarını silmeye çalıştığında babam saçlarımı okşamaya başlamıştı. "Senin gibi tıpkı."

"Öyle mi?"

"Kesinlikle sana benziyor Ada." diye onu onaylayan İlker baba olmuştu.

Yağız ise rahat bir oh çekti. "Huyu da sana benzesin de."

"Yağız." dedi Yalçın onu uyarırcasına. "Odadan atarım bak seni."

"Ya tamam tamam sustum, bu güzelliği biraz daha göreyim yeter ki."

"Ya Ada çok tatlı bir şey bu." Eylül gülerek kızımın yanağına dokunduğunda ona karşılık olarak gülümseyen ufaklık odadaki herkesi güldürmüştü.

Yavuz abi de etkilenmiş gibiydi. Gözlerini alamıyordu. Sanki her an Eylül'e dönüp bende bundan istiyorum diyebilirmiş gibi bakıyordu.

"Ee peki ismi ne olacak? Bir karara varabildiniz mi? En son kararsızdınız."

Ah evet isim meselesi... Ailelerle konuştuğumuzda kesinlikle bir karara varamamıştık. Aklımızda birçok seçenek vardı ve herkes başka bir öneri sunuyordu.
Ama son birkaç gündür isim konusunda netleşmiş sayılırdık. Bu yüzden bu sorudan hemen sonra Yalçın'la göz göze geldik. İkimizin de aklından geçen ortak bir isim vardı.

"Gökçe." dedim yumuşak bir sesle. Gökçe sanki bunun kendi ismi olduğunu biliyormuş gibi uzanıp Eylül'ün yanağıyla oynayan parmağını yakalamıştı. Sımsıkı tuttu onu. Yerinde gerindi. Ayaklarını üzerindeki örtüye rağmen kaldırmaya çalışırken onun bu hareketlenmesine karşılık gözlerimi ondan alamıyordum.

"Anlamı ne demek ki?" dedi Yağız hülyalı hülyalı Gökçe'yi izlerken.

"Güçlü, cesur ve gösterişli." diye cevap verdi Yalçın.

"Oh ne ararsan var."

"Dört dörtlük bir kız olacak."

Başımı salladım. "Sizin gibi kocaman bir ailesi olduktan sonra kesinlikle öyle olacak."

Herkesin yüzünde basit bir tebessüm canlanmıştı. Hatta Gökçe'nin bile. Sanki şimdiden bu koca ailenin bir parçası olmaktan memnunmuş gibi.

"Ben şimdi amca mı oldum?" Yağız aydınlanma gelmiş gibi yatağın üzerinden doğrularak bana baktı. "Amcayım!"

"Bu çocuk ciddili beni korkutmaya başlıyor."

"Ona harika şeyler öğreteceğim, bir an önce büyüsün."

Yalçın dayanamamış Yağız'ın ensesine bir tane vurmuştu. Çok sert olmadığı belliydi ama yine de Yağız bunu koza çevirmek için acıyla inledi. "Abi napıyorsun ya! Kızının amcasına hemde! Çok ayıp."

"Kızımın amcasına değil kendi kardeşime aklı başına gelsin diye vuruyorum. Kızımı seninle hayatta baş başa bırakmam ben. Ona öğreteceğin, ona katacağın ne olabilir ki senin?"

"Hiç belli olmaz abi, bak Ada'da benim sayemde seninle tanıştı."

Yalçın'la göz göze geldik. İkimizin de aklından geçenin ilk gecemiz olduğu kesindi. Yağız'ın cevabının haklılığı yüzünden birbirimize bakakalmış bir şekilde duruyorken araya neyseki Yavuz abi girdi.

"Bırakın şimdi geleceği konuşmayı, Gökçe henüz kundakta. Büyüyünce en çok kiminle vakit geçirmek istediğini kendi seçer zaten. Şimdiden fazla hevelenmeyin ama çünkü muhtemelen o kişi ben olacağım."

Takipte kalın,
lasasella
instagram,
@yasamayankar

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin