HUZUR

7.9K 451 36
                                    

Sessizlik.

Sessizlik?!

Bir annenin en korktuğu şey sayılırdı, sessizlik. Yataktan aceleyle kalkıp etrafımı kontrol ettiğimde ne yanımda yatan bir Yalçın vardı ne de yanımdaki beşikte uyuyan bir Gökçe.
Yalnızdım. Oda hiç olmadığı kadar sessizdi. Esneyerek ilerdeki saati kontrol ettim. On olmuştu. Ne de güzel uyumuştum öyle...

Kendi kendime gülümseyerek arkamdaki yatak başlığına yaslandım. Dün geceki davette yaşadıklarımızı hatırladığımda dudağımı ısırıyordum. Yine fazla ileri gitmiştik. Yalçın'ın ofisinde olanlardan sonra diğerlerinin yanına indiğimizde o kadar utanmıştım ki sanki alnımızda az önce seviştiler yazıyormuş gibi insanların yüzüne bakarken çekinmiştim. Geceyi nasıl bitirdiğimi dahi hatırlamıyordum. Sadece her an zamanın hızlı geçmesi için dua ediyordum.

Eve geldiğimizde de ikimizde deli gibi yorgunduk. Duş alıp uyumuştuk. Onunla aynı yatakta böyle sarmaş dolaş yatabilmeyi özlemiştim. Aklıma geldikçe bunu bana özlettiği için ona kızsam da kendimi de suçlu gördüğüm için kabulleniyordum. İkimizde ilişkimiz için kendimizce doğru olan bir şeyler yapmıştık. Benim boşanmak istemem gibi o da uzak durmayı tercih etmişti. Doğru ya da yanlış sonuçları olmuştu ve şimdi yine sadece ikimiz vardık. Bunun sonuçlarını biz üstlenecektik.

Yataktan kalkıp banyoya geçtim. Yüzümü yıkadım, temizlendim. Odaya geri döndüm ve geceliğimin üzerine sabahlığımı giyerek evin içerisinde Yalçın ve Gökçe'yi aradım. Gökçe'nin kendi odasında yoklardı. Alt kata indim. Salona baktım. Onları göremediğim her an tedirgin olmuyor da değildim ama Gökçe'nin yanında Yalçın'ın olacağına emin olduğum için bir yandan da kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.

Mutfağa girdim. İçeri girer girmez beni karşılayan sıcak hava sanırım ocağı çalıştırdığı içindi. Hâlâ buharı üzerinde olan çaydanlığı görünce gülümsedim. Yalçın elindeki tabakları masaya bırakıp bana doğru döndü. "Günaydın sevgilim."

"Günaydın."

Yanıma gelip yanağıma küçük bir öpücük bıraktığında şaşkınca çocuk sandalyesinde oturan Gökçe'ye bakıyordum. Gülüyordu.
Bana bakarken öyle şapşallaşmıştı ki elindeki oyuncağı sandalyeden sarkıtarak yere düşürdüğünde bakışları benden çekilerek yere döndü. Hemen hayal kırıklığıyla dolan gözleri ağlamak için buğulanırken ona yetiştim. "Şşş... Yok bir şey kızım. Tam bir dramacısın."

Gülerek eğilip yerdeki oyuncağını eline verdim. Uzanıp saçlarını öptüm. "Günaydın kuşum."

Ellerini uzatıp yüzümü yakalamıştı. O da beni öpmek ister gibi yanağıma uzandı ama tek yapabildiği dudaklarını değdirmek oldu. Geri çekildiğinde sanki beni öpmeyi başarmış gibi kocaman gülüyordu.

"Hadi oturalım."

Yalçın'a döndüm. Öylece masanın başında durmuş bizi seyrediyordu. Ben oturmayı teklif edince toparlandı. Sandalyesini çekip Gökçe'nin diğer yanındaki boşluğa yerleşti. Ben de yerime oturduğumda Yalçın'la göz göze gelmiştik. Bir koku vardı.

"Kokuyu sen de alıyor musun?"

Yalçın dudaklarını birbirine bastırarak başını aşağı yukarı oynattı. "Bu kadar etkili yapabiliyor olması normal mi?"

Kahkaha attım. "Yalçın!"

O da gülmüştü. Bakışlarımız Gökçe'ye döndü. Bezini doldurmuş olmalıydı. Zamanlaması her zaman müthiş oluyordu.

Yerimden kalkacakken Yalçın engel oldu. "Sen otur, ben halledeceğim. Bundan sonra da Gökçe tuvalet eğitimini alana dek bezlerinin kontrolü bende."

YERLE GÖK ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin