Karnımı tutarak yatağa uzandığımda Evgin arkası dönük yatıyordu.
"İzvini. (Özür dilerim.)"
Evgin bunu duyunca yattığı yerden bana döndü. Ona gözlerim doluyken gülümsedim. Aklıma birbirimizi gördüğümüz o ilk an geldi. Tanıştığımız gün...Rusya'dan Türkiye'ye gelmiştim. Yıllardır orada yaşadığım için adeta turist gibi gelmiştim bu ülkeye. Sokaklar ışıl ışıl ve kalabalıktı. Durduğum ve etrafıma baktığım sırada bacaklarımda sürünen bir kedi gördüm. Onu sevdikten sonra el salladım. Önüme bakmadan adımlar atarken birisine çarptım.
"İzvini! (Özür dilerim!)" dedim onun Rusça bilmediğini unuttuğumda. Elimle ağzımı kapattım.
"Ö-özür dilerim." dedim doğru söyleyip söylemediğime emin olamadan."Önemli değil." dedi bana gülümseyip. Yanaklarımın kızardığını hissettim.
"Rus musun?" diye sordu merakla."Türkiye'de doğdum ama on yıllara yakın Rusya'daydım." dedim bozuk Türkçe'm ile.
"On yıla yakın." dedi beni düzelterek. Utançtan ellerimle yüzümü kapattım.
"En son on bir yaşında buradaydım." dedim gülerek. "Neredeyse unutmuşum konuşmayı."
"Ben anlıyorum seni, merak etme." dedi. "Adın ne?"
"Ezgi. Sen adın ne?"
"Evgin." dedi gülümseyerek. "Anlaşılan seninle iyi anlaşacağız."
"Hatırlıyor musun o anı?" dedim şimdiye dönerek.
"Hatırlamaz mıyım?" dedi. "Rüya gibiydi. Rüya gibiydi ve sen bunu kabusa çevirdin."
Yataktan kalktım ve odadan çıktım. Karnıma daha şiddetli bir sancı girdiğinde merdivenleri inmiştim. Ağrı mide bulantısına dönüştüğünde elimle ağzımı kapattım ve lavaboya koştum. Alt katta olduğum için Evgin beni duymazdı, bu yüzden için rahattı.
Gece boyunca hiç uyumamış, salondan banyoya koşarak sürekli kusmuştum. Yaşadığım bu stres bana çok ağırdı."Özür dilerim." dedim karnımı tutup. "Umarım beni affedersin... Midemi bulandırmazsan sevinirim." dediğimde gülümsedim. Onunla iletişim kurmaya çalışmam bile bana çok iyi hissettiriyordu.
"Baban annene küstü, biliyor musun?" dedim beş yaşındaki çocuğa hikaye anlatıyormuş gibi. "Çünkü annen büyük bir hata yaptı. Bir dakika... Benim amcam senin neyin oluyor?"
Acıktığımı hissettiğimde saat gece dörttü.
"Söyle bakalım, ne yemek istersin?"
Konuşamadığı aklıma geldi ve mutfağa gittim.
"Sende haklısın. Nasıl konuşacaksın ki?"
Canım mandalina çektiğinde tekrar saate baktım.
"Bu saatte açık yer yoktur ki... Hem bu mevsimde mandalina ne yapsın?"Sabah olduğunda Evgin'in yanında onunla konuşamayacağımı ona söyledim.
"Bak şimdi, baba birazdan aşağı inecek. Ama seninle konuştuğumu görmemesi lazım, tamam mı?"Evgin aşağı indiğinde okula gitmek için hazırlanmış, yüzüme bile bakmadan çıkıp gitmişti. Camdan onu izlerken gözyaşlarımı tutamamıştım.
"Bu arada, annen doktor biliyor musun?" dedim sessizce ağlayarak. "İznim bir hafta sonra bitiyor ve biz orada çalışmaya gideceğiz."
Gerçekten tüm gün ona her şeyi anlattım. O diye hitap etmek istemiyorum artık. Bebek...
Bebeğime kendimi, Evgin'i, Sasha'yı, Fırat'ı, Barış'ı, Savaş'ı, Büge ve Cemre'yi tanıttım. Onlarla nasıl tanıştığımı, bu zamana kadar neler yaşadıklarımızı da anlattım. Bu ikimizin tanışma günüydü sanırım... Akşam olmuştu."Baban nerede kaldı?" diye meraklanmaya başladım. Şimdiye kadar çoktan gelmesi gerekiyordu.
"Burcu, Evgin sana bir şey dedi mi?" diye sordum."Hayır, söylemedi Ezgi Hanım."
"Tamam, sağol."
Burcu farklı odaya gitti ve ben tam camdan dışarı bakacakken kapı çaldı. Çalmaktan çok kapıyı yumrukluyor gibi bir ses çıkıyordu.
"Ben bakarım!" diye seslendim.
Kapıyı açınca Evgin dengesini kaybetti ama onu tuttum."Kaç kere söyledim sana içkiden uzak dur diye, seni taburcu edende suç zaten." diye söylenmeye başladım kolundan tutarak. "Nerede kaldın?"
"Barış'ta." diye cevap verdi umursamaz bir şekilde.
Onu yatağa yatırdıktan sonra yanına oturdum. Gözleri kapalıydı ama uyumuyordu, uyuyamıyordu çünkü..."Biliyor musun? Şu an bu odada iki kişi değiliz." dedim elini tutarak. "Üç kişiyiz..."
Nasıl olsa hatırlamayacağı için böyle rahat konuşuyordum. Yoksa söyleyecek cesaretim yok...Bir hafta sonra
İşime bugün dönüyordum. Hastanedeki odamın kapısını açtım ve bebeğime odayı gezdirdim. Annelik böyle bir şey sanırım..."Bugün seninle birlikte ilk iş günüm. Heyecanlı mısın?" dedim karnımı okşayarak. Henüz hiç belirgin değildi, bu yüzden birinin tahmin etmesi imkansızdı.
Çalışma masamın sandalyesine oturur oturmaz telefon çaldı. Acilden arıyorlardı."Hocam, acilde nöbet geçiren kimliksiz bir hasta var, hemen gelmeniz gerekiyor." dedi bir hemşire.
"Hemen geliyorum." dedim ve yerimden fırladım. Koridorda koştururken Sasha'yı gördüm, o da beni takip etti.
"Nereye?" diye sordu.
"Acile." dedim asansöre geldiğimizde.
"Zorlanırsan her zaman beni ara, tamam mı?"
"Umarım bunu herkesin içinde söylemezsin." dedim gülerek. Asansörden inip acile girdiğimizde herkes yerde titreyen hastanın etrafına toplanmıştı.
"Açılın!" diye birkaç kez bağırdım. Doktor önlüğümü çıkarıp hastanın başının altına yastık gibi koydum.
"Ne zamandan beri böyle?""Yaklaşık yedi dakikadır hocam." dedi arkamdaki hemşire.
"Sasha, insanları uzaklaştır buradan." diye seslendim. "Epilepsi krizi geçiriyor."
Hastaya verdiğim iğneyle nöbeti geçti."Çantasından kimlik çıkarsa hastane kaydını oluşturun. Dört numaraya yatırabilirsiniz." dedim. Acilin kapısında aniden bir sancı girdi, kimseye belli etmemeye çalıştım ama Sasha anlamıştı.
"İyi misin?" diye fısıldadı. Başımı sağa sola sallayınca yürümeme destek oldu. Kafeteryaya gittik ve konuşmaya başladık.
"Stresten oluyor." dedim aklını okur gibi.
"Evgin konusunda mı?" dedi.
"Evet... Bugün yarın boşanıyoruz dese ne yapacağım ki ben?" dedim ve ağlamaya başladım. "Onun karşısında da sürekli ağladım, anlamış mıdır acaba?"
"Neden öğrenmesini istemiyorsun ki? Onun da hakkı var."
"İstiyorum tabii ki. Hatta o gün söyledim ama duymadı beni..."
"Niçin saklıyorsun o zaman?" Sen her zaman erkek tarafıydın Sasha.
"Şimdi öğrenmesini istemiyorum, hem belki bana kızgın olduğu için istemez..."
"Ne zamana kadar saklayabileceksin ki?" dedi. "O da farkında sende bir şey olduğunun."
"Ben niye sürekli ağlıyorum ya!" dedim ve daha çok ağlamaya başladım. Etraftakiler bana bakıyordu.
"Ezgi, bu çok normal sende biliyorsun." dedi gülümseyerek. Ağlamayı bıraktım ve gülümsedim.
"Anne oluyorum ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
General FictionSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...