Neye sevinmeli, neye üzülmeydim?
Evgin; Alyona ve Can'la tam karşımda duruyordu. Alyona kucağındaydı, Can'ın da elini tutmuştu.
Kapıyı Sasha açmıştı ve o da en az benim kadar şaşkındı.
Mutlulukla gözlerim tekrar dolarken Evgin'e koştum ve sıkı sıkı sarıldım. O an hamile olduğumu öğrendiğim aklımdan çıkmıştı, aklım yalnızca Alyona'daydı.
"Annem..." diyerek Alyona'yı kucağıma aldım ve kokusunu içime çektim. Günler sonra ilk defa kucağıma almıştım onu.
Alyona kucağımdayken Can'ın hizasına eğildim.
"Can, iyisiniz değil mi? Bir şey yapmadılar size?" derken Savaş, Barış, Seda ve Büge de aynı anda salondan çıkıp Evgin ve çocukları gördüler.
Barış ve Büge, Can'a sarılırken Evgin'e bir zarar geldi mi diye kontrol ediyordum.
"İyiyim ben, merak etme." dedi Evgin belimi kavrarken. Gözyaşlarım bu sefer mutluluktan dinmiyordu.
"Nasıl aldın çocukları?" dedim. "Niye bu kadar uzun sürdü..."
"Anlatacağım her şeyi." dedi Evgin.
Saatler sonra...
Evgin olanları anlattığında onu ağlayarak dinlemiştim. Ağlamama engel olamıyordum.Evgin'in anlattığına göre Alyona ve Can'ı kaçıranlar yalnızca fidye için kaçırmıştı ve polise gitmememiz için gözümüzü korkutmak istemişlerdi. Fakat attıkları konuma polislerle beraber gidince korkmuş ve teslim olmuşlardı.
Savaş ve Sasha, Barış ve Büge evlerine gitmişlerdi. Artık Burcu'yu kovduğumdan Burcu dışında diğer tüm çalışanlar evdeydi.
Alyona uyuduğunda onu odasına götürüp beşiğine yatırmıştım.
Onu izlerken sessizce ağlamaya başladım.
Evgin beni gördüğünde ses çıkarmamaya çalışarak odaya girdi ve ağladığımı fark etti.
"Aşkım," dedi gözlerime bakarken. "Ne oldu?"
"Evgin..." dedim hıçkırıklarımın arasından. "Ben... Çok korktum."
"Şş..." diyerek bana sarıldı. "Geçti."
Ayrıldığımızda gözyaşlarımı sildim.
"Yarın karakola ifade vermeye gitmem gerekiyor." dedi, başımla onayladım.
Ertesi gün...
Yatak odamızda tek başımaydım. Aynanın karşısında duruyordum.Hamileydim, bunu kabullenmeliydim. Karnımda yeniden bir çocuk vardı ve bu sefer onu dünyaya getirip getirmeyeceğime karar veremiyordum.
Aynada baktığım şey sadece karnımdı. Dışarıdan bakıldığında hamile olduğum tahmin bile edilemezdi.
Bebeğimin kaç haftalık olduğunu bilmiyordum.
Aynaya bakmaya devam ederken yan döndüm. Karnım yeniden büyüyecekti ve sezaryen yapıldığından dikişlerim tazeydi.
Eğer bu bebek doğarsa çocukların arasında bir yaş bile fark olmayacaktı.
Odaya aniden biri girdiğinde yerimden sıçradım. Gelen Evgin'di.
"Korkuttum mu? Özür dilerim." dedi karşıma gelirken. "Ben karakola gidiyorum, onu haber verecektim."
"Tamam..." dedi başımı sallayarak.
İkimiz merdivenleri inip aşağı, kapıya kadar geldik.
"Görüşürüz." dedi Evgin ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Görüşürüz..." dedim gülümseyerek. Kapı kapanmıştı.
Tam gidecekken karnıma giren sancıyla iki büklüm kalmıştım olduğum yerde.
Aklıma, iki yıl önce yaşadığım olay gelmişti.
Flashback...
"Aşkım, bebeğimizi ikinci kere göreceğiz. Ne kadar tatlıdır o şimdi minicik elleri, o güzel yüzü.""Evgin, o daha iki aylık. Daha organları bile tam oluşmadı." dedim gülerek.
"Olsun, yine de çok heyecanlıyım ben."
Birkaç dakikaya kalmadan doktorun odasına girdik ve ultrasonla bebeğe bakmaya başladı. Gözlerini kısıp kaşlarını çattı.
"Evgin, ne oluyor?" dedim endişeyle. Bana gülümseyip sakin ol der gibi baktı.
"Bu ilk hamileliğiniz mi?" diye sordu bana doktor.
"Evet." dedim korkarak.
"Endişelenmenize gerek yok, sadece birkaç test yaptırmam gerekiyor."
"Neden peki?"
"Bunu yarın sonuçlar gelince açıklayacağım." dedi.
Doktorun yanından çıktıktan sonra üstümden atamadığım bir endişe vardı."Aşkım, sıkıntı yok." dedi Evgin saçlarımı okşayarak. "Hiçbir şey olmayacak."
"Bebeğimiz ölmez değil mi?" diye sordum titreyen sesimle.
"Hayır hayatım, getirme aklına öyle şeyler."
"Hiç de tekmelemiyor iki gündür..."
"Uslu olacak demekki." dedi gülmeye çalışarak.
Ertesi gün hissettiğim o boş şeyi adlandırmaya çalışıyordum. Sanki karnımda bir bebek yoktu. Boştu sanki...
"Evgin..."
"Söyle bir tanem."
"Bugün bir garip hissediyorum. Bir şey olacakmış gibi..."
"Merak etme, şimdi bizim bebeğimiz olacak ya, ondan öyle hissediyorsun." dedi. "Benim şimdi dersim var, okula gitmem lazım. Görüşürüz."
"Bay bay." dedim ve kapıdan çıktı.
Birkaç saat sonra çok ayakta durduğumu farkettim. Tam dinlenmeye salona gidecektim ki ağır bir sancı bastırdı. Karnımı tutup yüzümü buruşturdum. Yavaşça yürümeye çalıştım ve elimi masaya atıp telefonumu aldım. Evgin'i aradım ama derste olduğu için telefonu büyük ihtimalle sessizdeydi. Kanamam başlamıştı, o an hiçbir şey düşünemedim, öylece kaldım. Yere düşüp bayıldığımda telefonu kapatmamıştım. Sonra açmış Evgin telefonu, bilincimi tamamen kaybettiğimde.
Flashback sonu...
O an korkudan ellerim titrerken Seda salondan çıktı ve beni gördü.
"Ezgi?" diyerek yanıma geldi Seda.
Bir şey anlamaması için elimi karnımdan çekmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
General FictionSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...