Gözlerimi hastanede açtığımda hastane odasındaydım. Kendime gelmem her zamankinden daha kısa sürmüştü, sanki uykudan uyanmış gibiydim.
"Günaydın."
Yakınımdaki sesle başımı sağa çevirdim. Evgin beklediğim gibi sırılsıklam değildi. Kıyafetlerini değiştirmişti, saçları da nemli kalmıştı. Ne kadar vakit geçtiğini bilmiyordum.
"Ne kadar süredir uyuyorum?" diye sordum doğrulurken. Evgin'in cevap vermesini beklediğim sırada Zerya, elinde dosyayla odaya girmişti.
"Uyanmışsın." dedi her zaman ki gibi güler yüzüyle. "Bizi korkuttun Ezgi."
Sessizce Zerya'yı dinlemeye devam ediyordum.
"Bayılmanın stresten olduğunu düşünüyorum. Serum bitince çıkarsın, geçmiş olsun." dedi ve odadan çıktı. Yeniden Evgin ile baş başa kalmıştık.
"Niye böyle bir şey yaptın?" dedi Evgin. Öfkeli görünmüyordu. Endişeliydi.
"Özür dilerim..." dedim. "Dayanamıyorum."
"Bunu bir tek sen yaşamıyorsun. Benim de kızım kaçırıldı. Barış ve Büge de bizimle aynı durumdalar. Umudunu yitirme vakti değil."
Tekrar sessizlik olmuştu.
Eve geldiğimizde Evgin, kolumdan tutarak bana destek oluyordu. Kapının önünde herkes bizi karşılamıştı.
"Ezgi, iyi misin?" dedi Büge, ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Can'ı düşünüyordu ama beni de unutmamıştı.
Ona iyi gelmek umuduyla sarılmıştım.
"İyiyim, merak etme." dedim gülümsemeye çalışarak.
"Gelsene bir benimle." dedi Evgin. Onun peşinden gitmeye başladım ve üst katta, sessiz bir odaya gittik.
"Ne oldu?" dedim merakla. Cebinden bir iğne çıkardı.
"Zerya'ya ataklarından bahsettim. Bu iğneyi günde bir kere kullanabilir dedi. Sakinleştirici."
"Sende kalsın." dedim gülümseyerek. "Cebinden ayırma, nerede lazım olacağı belli olmaz."
"Stresten uzak kalman gerekiyor." dedi iğneyi cebine atarken. "Sadece güven bana, tamam mı?"
"Tamam..." dedim başımı sallarken, gözlerim dolmuştu.
Ben sessizce ağlarken, odanın kapısı hızla açıldı.
"Evgin, Ezgi," dedi Barış. "Bir iz bulmuşlar."
Evgin'le birbirimize dönüp birkaç saniye bakıştıktan sonra hızla aşağıya indik.
Kalbim yine hızlanmıştı.
Ellerim titriyordu.
"Memur Bey, ne buldunuz?" dedi Evgin soğukkanlılıkla. Ben ise duygularıma yenik düşüp tek kelime edememiştim.
"Bahçeyi izleyen kameraları tek tek inceledik. Alyona'yı alan adam, her nereye götürdüyse araba kullanarak gitmiş. Arabanın plakası kameraların birine yansıyor, karakoldaki arkadaşlara da haber verdik. İnceliyoruz."
Korkuyla gözlerim tekrar dolarken Evgin, şu an yapmaması gereken bir şey yaptı.
Gidiyordu.
"Ben önce karakola, sonra da o adamı bulmaya gidiyorum." diyerek kapıya doğru ilerledi.
O an yanına koşup elinden tuttum.
"Hayır!" diye bağırdım titreyen sesimle. "Gitme..."
"Ezgi, elim kolum bağlı duramam." dedi Evgin ciddiyetle.
"Gitme..." diye fısıldadım.
Evgin yine inkâr edecekti ki duraksadı.
"Gitme..." diye fısıldadım yeniden. Sayıklıyor gibiydim.
Önce bacaklarım tutmamaya başladı.
"Ezgi!" diyerek tuttu beni Evgin, kollarına düştüm.
Herkes başıma toplandığında sesim giderek anlamsız bağırışlara dönüyordu.
"Gitme... Gitme. Gitme!" diyordum fakat bunu Evgin'e söylüyor gibi değildim, kendi kendime konuşur gibiydim.
"Tamam, tamam. Sakin ol." dedi Evgin. Atak geçirdiğimi biliyordu.
Fakat diğerleri bilmiyordu.
"Ezgi, ne oluyor?" dedi Sasha.
"Atak geçiriyor." dedi Evgin bana bakmaya devam ederken.
"Ne atağı?" dedi Seda.
"Panik atak." diyerek onlara cevap vermeye devam etti Evgin. Bir yandan da doğrulmamı sağlayıp beni yere oturtmuştu.
Tüm bedenim titremeye başlamıştı.
"Hayır! Hayır! Hayır!" diyerek deli gibi çığlık atıyordum.
Ve herkes bu hâlimi gördüğü için ağlıyordum.
"Tamam, yalnızca bana bak!" dedi Evgin başımı nazikçe tutarak. Kendi sesini duyurabilmek için o da bağırıyordu.
"Çok fazla! Bu yaşadıklarımız çok fazla! Çok fazla!" diye bağırmaya devam ederken Evgin çaresizce beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Sakinleşmiyor, ne yapacağız?" diye sordu Savaş Evgin'e. Evgin ise bir şeyler düşünüyor gibiydi.
"Sakın yanından ayrılmayın, hemen geliyorum." dedi Evgin ve ayağa kalktı. Eğer sakinleşmezsem birazdan bayılacaktım.
Kendi kendime çığlık atmaya devam ederken Evgin koşarak yanıma geldi. Elinde bir şırınga, ucunda da bir iğne vardı.
"Yapmayın, yapmayın! Öldürmeyin beni!" diye bağırıyordum ama dediklerim mantıksız kelimelerden birkaçıydı.
"Ezgi, kimse bir şey yapmıyor, sakinleş..." O an gözlerimin kapandığını fark ettim. Evgin elindeki iğneyi koluma saplamıştı.
Attığım çığlıklar yüzünden boğazımın acıdığımı fark ettim ve öksürmeye başladım. Gözlerim yarı açıkken oturduğum yere yığılmıştım. Evgin bana sakinleştirici yapmıştı.
Evgin'den:
Ezgi'yi kucağıma alıp odamıza götürdüm ve onu yatağa bıraktım. Diğerleri ise peşimizden geliyordu."Evgin... Alyona'yı bul, yalvarırım..."
Ezgi gözünden akan yaşlarla sayıklarken diğerleri endişeyle bize bakıyordu."Ben dışarıya çıkacağım, Ezgi birkaç saate uyanır."
"Yanında durabilir miyiz?" diye sordu Sasha.
"Biriniz yanında kalsa iyi olur. Uyanınca nerede olduğunu şaşırabilir, ilaç yan etkisini gösterebilir."
O an herkes "Ben kalırım." dedi. Savaş, Barış, Büge, Sasha ve Seda...
"İsterseniz hepiniz kalabilirsiniz." dedin tebessüm ederek.
"En iyisi bu olacak." dedi Sasha, Ezgi'nin yattığı yatağa oturup Ezgi'nin elini tutarak. "Ezgi için çok endişelendik."
Merdivenlerden inip kapıya ilerlediğinde Savaş beni durdurdu.
"Evgin," dediğinde ona döndüm. "Gitmesen olmaz mı?"
"Kızımın hayatı söz konusu, Savaş. Oyalama beni-"
"Ezgi'ye ne diyeceğiz uyanınca?" dedi, beni vazgeçirmeye çalışıyordu. "Yalan mı söyleyeceğiz?"
"Gerekirse evet." dedim sabırsızca. "Savaş, eğer gittiğimden Ezgi'nin haberi olursa, senden bilirim. Tamam mı?"
Savaş sessiz kalınca yeniden sordum.
"Tamam mı, dedim?"
"Tamam." dedi gözlerini kapatarak. Pes etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficção GeralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...