37. Bölüm: Yakında...

22 5 54
                                    

Gece olmuştu. Salonda, koltukta başımı tutarak öylece oturuyordum. Başım ağrıyor ve midem bulanıyordu.

"Kız, sabaha kadar oturacak mısın sen burada?" dedi Seda yanıma oturup.

"Midem bulanıyor..." dedim halsizce. "Sen niye yatmadın hâlâ?"

"Sen bu haldeyken benim gözüme uyku girer mi be?" dedi.

"Neden verdiniz bana o sakinleştiriciyi?" dedim gözlerimi kapatarak.

"Başka türlü durmayacaktın anacığım." dedi. "Bir şeyler yemezsen böyle olur demişti Sasha."

"Boğazımdan geçmiyor ki..." dedim gözlerim dolarken.

"Kimsenin geçmiyor." dedi. "Belli etmeselerde onlar da çok üzülüyorlar Evgin'e."

"Sen üzülüyor musun mesela?" diye sordum buruk bir sesle.

"Evet-"

"Benim kadar?" diyerek sözünü kestim gözyaşlarımın arasından.

"Kimse-"

"Kimse ona benim kadar yakın değildi." dedim tekrar sözünü keserek. "Çok kavga ederdik... Ama her kavga bizi daha da yakınlaştırırdı."
Konuşmadan, sadece beni dinledi Seda.
"Ne tarafa bakarsam bakayım... Her yerde anımız var." dedim ve yüzüğüme baktım. "Kavga ederken, ona bağırdığım için o kadar pişmanım ki..."
Daha da ağlamaya başladım.
"Çok kırdım onu. Hastalığı..." dedim ve Seda'ya baktım. "İnsomnia, biliyorsun. Hiç ilgilenemedim onunla... Hiç ilgilenemedim..."

"Ezgi..."

"Tokat attım, canını yaktım onun. Ellerim kırılsın..."

"Şş..." diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. "Bunlar senin suçun değil ki."

"Benim suçum." dedim. "Aşkım benim, çok aşıktım ona. Çok seviyordum onu..."

"Ya, ölmüş gibi konuşma." dedi Seda gözyaşlarımı silerek.

"Bir ay oldu..." dedim. "Dayanamıyorum artık..."

"Dayanıyorsun." deyince ona baktım. "Kim senin yerinde olsa şu an kıyameti koparırdı. Sakinleştiricinin etkisi hâlâ geçmemiş anlaşılan."
Ağlamayı bırakarak gülmeye başladım.
"Gül işte böyle. Evgin uyanacak. Uyuyamadığı günlerin acısını çıkarıyor."
Gülümsedim ve Seda'ya sarıldım.
"Sen hamilesin ya, ondan duygulanıyorsun. Yoksa sen çok güçlü birisin."

"İyi ki varsın." dedim ona. Bu evde onun sayesinde yalnız kalmıyordum.

Bir hafta sonra...
"Ezgi, iyi misin?" dedi Seda kapının ardından. Seda'ya cevap veremiyor ve kusmaya devam ediyordum.
Bir süre sonra elimi yüzümü yıkadım ve lavabodan çıktım. Seda endişeyle bana bakıyordu.

"İyiyim." dedim başımı sallayarak.

"Gözlerin hiç öyle demiyor." dedi. "Bir haftadır böylesin. Hastaneye git, serum falan taktır."

"Gerek yok..." diye mırıldandım. "Endişelenmene de gerek yok, doğuma kadar olacak bunlar."
Yatak odasına giderken Seda da peşimden geliyordu. Gardıroptan kıyafetlerimi çıkardım.

"Nereye?" dedi Seda.

"Merak etme, hastaneye değil..." dedim hüzünle. "Bügelere gidiyorum."

"Bu halde gitme diyeceğim de, benim..." dedi ve duraksadı. Ona baktım ve kaşlarımı çattım.

"Senin ne?"

"Benim ehliyetime el kondu, altı aylığına..."

"Of Seda ya, dedim sana içince araba kullanma diye!" dedim giyinmeye başlarken. "Bir gün yakalanacağın belliydi."

"Tamam be, kızma." dedi ve omuz silkti. "Hatırlamıyorum ki zaten."

"Kızmadım, sarı papatya." dedim gülümseyerek.

"Benim gibi konuştun." dedi gülerek. "Bu arada, bugün arkadaşlarla sahilde takılacağız."

"Nasıl gideceksin, ehliyetin de yok?" dedim, düşünmeye başladı. Gülmeye başladım. "Ben bırakırım seni, istediğin zaman da alırım."

"Almasan da olur, o zamana kadar uyursun zaten..." dedi. "Ben bulurum evin yolunu. Zaten büyük, gösteriyor kendini."

"Sen bilirsin." dedim gülerek. Beraber merdivenlerden aşağı indik.

Seda'yı sahile bıraktıktan sonra Bügelere gittim.

"Barış evde mi?" diye sordum.

"Değil. Can'ı okuldan almaya gitti, beraber vakit geçirecekler." dedi Büge. Oturduk ve sohbet etmeye başladık.
"Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim." dedim başımı sallayarak. "Sen nasılsın?"

"İyiyim, kafam karışık biraz..." dedi başını öne eğerek. "Bu benim için çok ani oldu. Barış'a nasıl söyleyeceğimi bile bilmiyorum..."

"Bunu kim yaşasa ani olur onun için." dedim gülümseyerek. "Sen bir yolunu bul, en kısa sürede anlat."

"Bunu yapmam imkansız..."

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Ezgi, bu yaşadıklarımız... Savaş'ı da Barış'ı da çok etkiledi. Savaş kendini işe veriyor, Barış tam tersi..."

"Nasıl yani?"

"Her gün içiyor, eve geldiği yok. Bana olan ilgisi çok azaldı. Size belli etmesek de sürekli kavga ediyoruz, benden ayrılmak istiyor gibi..." dedi ve gözleri doldu.

"Öyle düşünme. O senden asla ayrılmaz."

"İlk zamanlar birbirimize o kadar yakındık ki... Benden soğudu mu acaba?" dedi ağlayarak.

"Tomris anneden sonra öyle olmuştur. Seninle bir alakası yok-"

"Ama o aylar önce olmuş bir şey. Hepimiz bir şekilde kaldığımız yerden devam ediyoruz." dedi. "Evgin mesela, onun da durumu iyi değil. Ama sen bir şekilde..."
Büge yüzümü astığımı ve başımı öne eğdiğimi gördü.
"Özür dilerim..."

"Önemli değil." dedim. "Bu bir gerçek."

"Seni üzmek istemedim, gerçekten..."

"Sorun değil. Ben inanıyorum iyileşeceğine." dedim gülümseyerek. Telefonun çalmasıyla yüzüm düştü ve korkuyla ayağa kalktım. Büge de benimle ayağa kalktı. Cebimden telefonu çıkardım, Sasha arıyordu.

"Sasha arıyor, Evgin..." dedim ellerim titrerken.

"Sakin ol, aç." dedi Büge. Başımı sallayarak telefonu açıp kulağıma koydum.

"Alo, Sasha? Evgin'e bir şey mi oldu?" dedim endişeyle. O ise gülüyordu.

"Ezgi, Evgin'in değerleri çok iyi, yakında uyanacak!"

Kayıp HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin