Ertesi gün...
Alyona ağlamaya başlayınca odasına gittim ve onu kucağıma aldım."Günaydın anneciğim..." dedim halsiz sesimle. Alyona'ya sarılıp gözlerimi kapatırken Evgin odaya girdi.
"Aşkım, dün gece hiç uyumadın. Yat, dinlen hadi." dedi Evgin Alyona'yı kucağımdan alırken.
"Dinlenmeye bile halim yok..." dedim gözlerimi kapatarak. Evgin endişeyle bana bakmaya başladı.
"Ezgi," dedi. "Yüzün bembeyaz, itiraz istemiyorum."
"Tamam..." dedim başımı sallayarak.
Yatak odasına gidip başımı yastığa koyar koymaz uyuyakaldım. Birkaç gün sonra mahkeme vardı. Ertelenen boşanma davası. Peki ne yapacaktım?
Son günlerde Evgin'le aramız iyiydi fakat bana vurmaya kalktığı günü unutamıyordum. Ya tekrar o halini görürsem? Ya boşanmadığıma pişman olursam?
Mahkeme günü...
Mahkeme günü gelmiş çatmıştı. Aynı çatının altında, aynı mahkemeye hazırlanıyorduk fakat mahkemede birbirimize rakiptik. Günlerdir aklımda sorular dönüp duruyordu. Boşanacak mıydım?Kendimi nasıl olduysa bir anda mahkemede, o derin sessizliğin ortasında buldum. Evgin'le karşı karşıyaydık, ikimizin de gözü hakimdeydi.
Hakim ikimizi de dinledikten sonra kararı açıklamaya hazırlandı.
"Karar!" deyince ayağa kalktık. "Şiddetli geçimsizlik sebebiyle açılmış olan boşanma davası, Ezgi Yesari, ve Evgin Yesari'nin kararsızlıklarıyla ve çocuklarının küçük yaşı nedeniyle ertelenmiş, ertelenen mahkemede ise birbirlerinden boşanmaktan vazgeçmişlerdir..."
Evet. Evgin'le boşanmamıştık. Ben her ne kadar kendi ayaklarımın üstünde durabilsem de Alyona'ya tek başıma bakamazdım. Üstelik biz birbirimize çok aşıktık ve çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktu.
Adliyeden çıkarken kendimi son derece yorgun hissediyordum. Şans eseri bugün röportajcılar yoktu. Bu yüzden rahatça eve gidebilecektik.
Yürümeye devam ederken bir anda duraksadım, Evgin endişeyle bana döndüğünde bacaklarım yorgunluktan beni taşıyamaz hale gelmişti. Ve görmeden de anlayabiliyordum ki, burnum kanıyordu.
Bir anda kendimi kaybetmiştim.
Saatler sonra...
Gözlerimi yavaşça araladığımda nerede olduğumu bilmiyordum bile. Neredeydik, neler yaşanmıştı?Koluma bir serum bağlanmıştı, buna emindim. Yani demek oluyordu ki hastanedeydim.
Gözlerimi iyice açıp etrafa baktığımda herkesin burada olduğunu fark ettim. Savaş, Barış, Sasha, Büge, Evgin, Seda... Evet. Adliyede bayılmıştım ve apar topar hastaneye getirilmiştim.
"Evgin..."
Seslenmemle herkes bana döndü ve endişeyle, nasıl olduysa bir anda başıma toplandılar. İnsanın sevdikleri fazla bile olsa da, bir kişi bile eksik olsa yokluğu hissedilirdi. Herkes buradaydı, süper.
"Aşkım..." diyerek saçlarımı okşamaya başladı Evgin.
"Alyona!" diyerek doğrulmaya çalıştım dank ettiğinde. Alyona neredeydi?
"Merak etme, evde ve iyi. Sende iyisin..." dedi elimi tutarken. Diğerleri bizi izlemeye devam ederken Zerya hastanedeki odaya, yanımıza geldi.
"Günaydın." dedi gülümseyerek. "Nasıl hissediyorsun kendini, ağrın var mı?"
"İyiyim." dedim başımı sallayarak. "Başım ağrıyor biraz."
"Normal, uzun zamandır uyuyorsun." dedi ve büyük ihtimalle test sonuçlarının olduğu dosyayı açıp konuşmaya başladı. "Yorgunluktan ve stresten bayılmışsın. Hamileyken de yaşamıştın hatırlarsan. Ateşin yükselmiş... Kendine daha iyi bakman lazım."
"Bir günüm normal geçmedi ki." dedim gülümseyerek. "Dikkat ederim, sağ ol."
"Edeceğinden eminim ama bunun tekrarlanmaması için bir gün seni burada misafir edeceğim." dedi Zerya. İtiraz etmek için doğruldum.
"Ama-"
"Aması yok." dedi Evgin sözümü keserek. "Havale tehlikesi geçirdin. Bu şekilde hem kendine hem de bize eziyet ediyorsun."
"İyi, tamam..." dedim başımı öne eğerek. Haklıydı.
Zerya odadan çıkar çıkmaz Evgin gülümseyerek bana döndü. Bir şey söyleyeceği her halinden belliydi.
"Madem boşanmadık..." dedi ve cebinden küçük bir kutu çıkardı. "O zaman tüm kötü anıları geride bırakalım."
O kutuyu açarken ben ona merakla bakıyordum diğerleri gibi. Yüzük. Benim yüzüğüm vardı kutunun içinde.
"Benimle tekrar evlenir misin Ezgi?"
Şaşkınlıkla ona bakarken herkes benimle aynı tepkiyi vermişti. Cevabım belliydi.
"Evet!" diye bağırdım mutlulukla. Evgin yüzüğümü parmağıma taktı, kendisininkini çoktan takmıştı.
Evginle sarılıp öpüşürken Seda araya girdi.
"Ne güzel ya! Sürekli evlenin işte böyle, ilişkiniz hiç eskimez!" dedi gülerek. Hepimiz tekrar gülmeye başladık. Herkes mutluydu. Belki hiç olmadığı kadar.
Gece olunca herkes evine gitmişti, odada sadece Evgin ve ben vardık.
Uykuya dalmıştım ki gördüğüm kabusla yerimden kan ter içinde sıçradım. Evgin uyumamıştı ben ağlamaya başlayıp ona korkuyla sarılınca ne olduğunu anladı.
"Hayatım, ne oldu?" dedi o da bana sarılırken.
"Çok kötüydü..." dedim kekeleyerek. Hâlâ kendime gelememiştim. "Sen gidiyordun..."
"Nereye?"
"Bilmiyorum... Bana hiçbir şey söylemeden gittin, beni Alyona'yla yalnız bıraktın!"
Ben korkuyla ona kabusumu anlatırken Evgin bir yandam beni dinliyor, bir yandan hastabaşı monitörüne bakıyordu.
"Ateşin yükselmiş, Zerya nöbetçi olacağını söylemişti, onu çağırıp geleyim."
Evgin ayağa kalkacakken onu kolundan tutup durdurdum.
"Gitme, çok korkuyorum..."
"Tamam, arayayım o zaman." diyerek cebinden telefonunu çıkardı ve Zerya'yı aradı.
Birkaç dakika geçmeden Zerya yanımıza geldi.
"Ne oldu?" dedi Zerya beni endişeyle muayne ederken. Korkum az da olsa geçmişti.
"Sayıkladı uykusunda, sonra uyandı, kabus görmüş. Ateşi yükseldi, sana haber verdim." diye anlattı Evgin. Ne diye sayıklıyordum?
"Ne zaman yükseldi ateşi?"
"Yaklaşık beş dakika önce." diye cevap verdi Evgin.
"Önemli bir şeyi yok, sabaha kadar alacağı ilaç ve serumlarla daha iyi olacak. Ara sıra ateşi düşüp çıkabilir."
"Sağ ol Zerya." dedi Evgin Zerya çıkmadan önce. Bende Evgin'in elini bir an bile bırakmadan uyumaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
General FictionSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...