Bir hafta sonra...
Evgin bir haftalık sürede toparlanmıştı. Onun uyandığını Seda dışında kimse bilmiyordu.
Akşam olmuştu. Evgin ile koltukta oturmuştuk. Başımı onun omzuna koymuş hayal kuruyordum."Aşkım..." dedim. "Sence, kızımızın odası nasıl olsun?"
"Keşke bunu düşünecek vaktim olsaydı..." dedi.
"Beraber düşünelim mi?"
"Olur." dedi gülerek.
"Bence, duvarları beyaz olsun, pembe sevmeyebilir çünkü." dedim. "Sonra, tam ona göre, küçük, tatlı bir beşik. Üstüne de bir dönence..."
"Başka?" dedi. Hoşuna gitmişti.
"Uzun, mavi bir koltuk. Komodin de şart tabii ki. İki çekmeceli, çok büyük değil. Oraya kıyafetlerini ve diğer eşyalarını koyarız."
"Perde?"
"Perde..." derken düşündüm. "Onun da üstünde yıldızları olsun, gri renk. İyi uyuması için odanın karanlık olması lazım."
Bir süre düşündüm.
"Sonra... Bir masa. Büyük değil. Bir de yuvarlak olsun, başını çarpabilir. Üstünde müzik aletleri olan, yuvarlak bir halı da olsun, sanata yatkın olmasını çok istiyorum..."
Bir süre sessizlik oldu.
"Gardırop, yatak, çalışma masası... Bunlar da büyüyünce artık.""Bir şeyi unuttun." dedi. "Son olarak?"
"Son olarak... Bir sürü oyuncak."
"Bir sürü oyuncak."
Aynı anda söylemiştik. Güldük ve birbirimize sarıldık."Kıyafetler, biberonlar, bebek bezleri, krem, losyon... Alışveriş yapmamız lazım."
"Yaparız hayatım." dedi. "Neye ihtiyacı varsa, ne istiyorsan, hepsini alırız."
"Gerçekten iyi bir anne baba olacak mıyız ona?" dedim karnımı okşarken.
"Hemde en iyisi olacağız." dedi Evgin elimi tutarak. "Kendi ailemizden öğrenmedik mi zaten nasıl onlar gibi olmayacağımızı?"
"Evet..." dedim başımı öne eğerek.
"Üzülme." dedi. "Bu bize onlardan çıkarabileceğimiz bir ders."
Bir süre sessizlik oldu."Şurada gözümü kapatsam hemen uyurum." dedim Evgin'e bakarak.
"Gel..." diyerek bana bir daha sarıldı. "Olacak yavrum öyle şeyler. İstediğin kadar uyu, dinlen."
"Uyandığına hâlâ inanamıyorum..." dedim. "Eğer uyanmasaydın, ben-"
"Şş..." dedi ve karnıma dokundu. "Geçti bunlar. Artık önümüze, bebeğimize bakalım, olur mu?"
Bebeğimiz tekme attığında ikimizde güldük."Çok seviyor seni." dedim gülümseyerek.
"Ben, uyurken... Rüyamda... Bir tek kızımızı ve seni gördüm." dedi saçlarımı okşarken.
"Gerçekten mi?" dedim gözlerim dolarken.
"Gerçekten." dedi. "Siz benim canlarımsınız."
Telefounumun çalmasıyla ikimizde doğrulduk. Yabancı bir numaraydı."Kim?" diye sordu Evgin. Ekrana bakmamıştı.
"Bilmiyorum." deyip telefonu açtım. "Efendim?"
"Ezgi, sen misin?" diye bir ses duydum. Bu ses çok tanıdıktı. Sesin sahibi amcamdı.
"Benim." dedim ve boğazımı temizledim. "Ne oldu?"
"Yaşattığım şeyler için özür dilerim." dedi. "Cezam kesinleşti, ağırlaştırılmış müebbet."
"En ağırı ve en iyisi." dedim tekdüze. "Niye aradın sen beni?"
"Senden tek bir şey istiyorum. En başından beri amacım buydu." dedi. "Seni rahat bırakacağım."
"Ne istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficción GeneralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...