Ertesi sabah uyandığımızda Evgin'in dün akşamki mutluluğu üstündeydi. Dün üzülmemesi için hiçbir şey söylememiştim.
Ama daha fazla kaçamazdım.
Evgin yeniden baba olacağı için sevinirken ben bir köşede onu izleyip somurtuyordum.
"İnanabiliyor musun?" dedi sevinçle. "Bir bebeğimiz daha olacak!"
Evgin odada volta atarken ben sessizce oturmaya devam ediyordum.
"İnanabiliyor..." derken bana döndü, mutsuz olduğumu görünce duraksadı ve sözü yarım kaldı. "Ne oldu?"
Söylemenin tam vaktiydi.
"Evgin..." diyerek ayağa kalktım ve karşısına geçtim. "Beni anlamanı istiyorum."
"Ne..." dedi anlamayarak.
"Buna hazır değilim..." dedim başımı öne eğerek. "Zaten bir bebeğimiz öldü, diğeri kaçırıldı. Daha yeni bulundu. Kafam çok karışık..."
Söylerken sesim titriyordu.
Evgin yalvarırcasına ellerimi tuttu.
"Ezgi, ikimizin halledemeyeceği şey yok..." dedi.
"Özür dilerim..." dedim gözyaşlarım akmaya başlarken.
"Dileme..." dedi ve ellerimi defalarca öptü. "Lütfen, biz her şeyin üstesinden geliriz..."
"Sadece biraz zamana ihtiyacım var..." dedim.
"Güven bana, her şey çok güzel olacak." dedi gülümsemeye çalışarak.
Susup ağlamaya devam ettim.
"Bir şey söyle, lütfen. Susma..." dedi yalvarır gözlerle bakarak.
"Çok kararsızım. Buna hazır değilim..." dedim gözyaşlarımın arasından.
Hayal kırıklığıyla başını öne eğdi.
"Tamam." dedi başını sallayarak. "Tamam, Ezgi."
Başımı kaldırıp ona baktığımda yaşadığı hayal kırıklığı sesine yansıyordu.
"E-Evgin-"
"Tamam..." dedi ve ellerimi tutmayı bıraktı. Geriye birkaç adım attı.
Şaşkınlıkla onu izliyordum. Bu kadar kırılacağını düşünmemiştim.
"Sen beni anlamayacaksın..." dedi ve arkasını döndü. Kapıya doğru ilerledi.
"Evgin..." dedim ağlarken.
Gidiyordu.
"Nereye gidiyorsun?" diye seslendim. Beni duymuştu, biliyordum ama ne dönüp bakmış ne de cevap vermişti.
Evgin'in yüzünü gördükten sonra pişman olmuştum. Böyle öğrenmemeliydi. Hazır olduğumu da söylememeliydim.
Hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi.
Evgin, yeniden baba olacağını öğrendiğinde benim endişemi görmüştü. Ona güvenmediğimi sanmıştı ama asla öyle değildi. Sadece hazır hissetmiyordum ve o da beni anlamıyordu.
Evgin çıkıp giderken sadece onun arkasından bakakaldım.
Hevesi kırılmıştı.
İki gün sonra...
Sessiz ve hüzünlü bir akşamdı.Elimde telefon, salondaki koltuğa oturmuş ağlayarak dışarıyı seyredip Evgin'i arıyordum. İki gün önce çekip gitmiş ve bir daha eve dönmemişti, telefonlarımı açmıyordu.
"Evgin, lütfen..." dedim kendi kendime, ağlayarak. "Lütfen aç şu telefonu..."
Alyona odasında uyuyordu, çalışanlar da yatmıştı. Evde bir tek ben uyanıktım.
Evgin beni anlamıyordu, anlamak istemiyordu. Çok umutlanmıştı ve ben umudunu kırmıştım.
Yorgundum, uykum gelmişti. Hamileliğin yarattığı bir etkiydi bu.
Evgin'i son kez aradığımda açacağını sanmıyordum.
Ama yanılmıştım.
"Ne var Ezgi?" diyerek açtı telefonu. Sesi yorgun geliyordu.
"Evgin!" deyip gülümseyerek ayağa kalktım. "Neden açmıyorsun telefonlarımı?"
Sessiz kalmıştı, cevap vermiyordu.
Onun cevabını beklemeye devam ederken bir çakmak sesi duymuştum.
Muhtemelen sigara yakmıştı.
"Neredesin?" dedim yüzüm asılmışken.
"Şirkette." dedi içine çektiği sigara dumanını üflerken. Tahminim doğruydu, sigara yakmıştı.
Sesi oldukça sakin geliyordu. Sigaranın yanında içki de içiyor olmalıydı ki sinirleri yatışmıştı.
"Yanına geleyim, konuşalım mı biraz?" dedim gitmeye hazırlanırken.
"Bence bir süre görüşmeyelim." dediğinde duraksadım. "Hatta, konuşmayalım."
"Abartıyorsun." dedim sinirlerime yenik düşerken. "Çok tepki veriyorsun. Beni anlamaya çalış-"
"Ben seni anlayamıyorum Ezgi." dedi buruk bir sesle. "Bence sen de beni anlamıyorsun."
Onu dinlemeye devam edip koltuğa geri oturdum.
"Karnında bebeğimizi taşıyorsun, bu ne kadar değerli bir şey, biliyor musun?"
Cevapsız kaldığımda gözlerim dolmuştu.
"Bilmiyorsun..." diye fısıldadı.
"Hamileyken neler çektiğimi biliyorsun!" dedim, sesimden ağladığım anlaşılıyordu. "Hiç kolay olmadı..."
"Aldıracak mısın?" diye sordu tekdüze, söylediğim şeyler onu etkilememişti bile.
"Bilmiyorum..." dedim gözlerimden yaşlar akarken. "Anla beni..."
Bir şey söylemesini beklerken telefonu yüzüme kapattığında şaşkına dönmüştüm.
Söylediklerim bu kadar mı umurunda değildi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Fiksi UmumSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...