Ertesi gün...
"Ben seni bir daha bu evde görmeyeceğim demedim mi?" dedim sinirlenerek. Evgin'in yanına hızla geldim.
"Ezgi, yeter." dedi. "Ben bu evden başka nereye gideceğim?"
"Bunu bana mı soruyorsun? Düne kadar yüzünü görmüyordum." dedim gözlerimle kapıyı göstererek.
"Benim bin tane evim var ama senden sadece bir tane var." dedi.
"O yüzden mi bir hafta boyunca yüzünü görmedim?"
"Abartıyorsun." dedi ve birkaç hapı aynı anda içti.
"O ilaçlar ne?" dedim ama çoktan dolaba koymuştu ilaç kutusunu.
"Hiç." dedi omuz silkerek.
"Ne demek hiç?" dedim sorgular gibi.
"Sana ne?" diye cevap verdi.
"Bana agresif diyorsun ya, asıl agresif olan kişi sensin." dedim.
"Sen, bana annenin ölümünü bahane ediyorsun dedin!"
"Etmiyor musun?" dedim sakin kalmaya çalışarak.
"Sen amcanın öldüğünü sandığında ne haldeydin? Ben sana bir kere toplan, kendine gel, bunu bahane etme dedim mi?"
Sessiz kaldım. Bir kere bile söylememişti.
"Dedim mi?" diyerek bir daha sordu."O zaman çocuğumuz yoktu, aynı şey değil!" diye savundum kendimi.
"Aynı şey!" dedi. "Çocuğumuz var diye hiçbir şey olmamış gibi yapmamı bekleme benden!"
"Ben sana bir şey olmamış gibi yap demiyorum, her gün sabahın köründe evden çıkıp gecenin bir yarısı gelme diyorum!" diye bağırdım gözlerim dolarken.
"Alyona doğduğundan beri onun yüzünde kaç kere baktın?"
Bu sefer sessiz kalan oydu."Daha ne kadar devam edecek bu?" dedim sessizce ağlayarak. "Ben senin yüzünden bebeğimizi besleyemiyorum..."
Şaşırarak baktı gözlerime. Evet, Alyona daha on günlüktü ve benim stresten sütüm kesilmişti. Onu emziremiyordum."Sinirden, stresten, yorgunluktan... Alyona daha on günlük, ben ona mama veriyorum, senin yüzünden!"
"Benim yüzümden mi?" dedi kendine gelerek. "Ben mi seni sinir strese sokuyorum?"
"Evet." dedim. "Bunların tek sebebi sensin."
Salona doğru yürürken o da peşimden geliyordu."Ne alakası var?" dedi yine
"Çok alakası var!" dedim durup ona dönerek. "Ben ne kadar zorluk çekiyorum, görmüyor musun? Senin gibi her gün gece gündüz içip eğlenemiyorum ben! Kim bilir ben bebeğimizi uyutmaya çalışırken sen kiminle nerede ne yapıyorsun-"
"Bana bak!" dedi ve yumruğunu havaya kaldırdı. Ben refleksle gözlerimi kapatıp başımı ellerimin arasına aldım. Çocukluğumdan kalan travmaydı bu. Birkaç saniye sonra gözlerimi açtım. Evgin'in eli hâlâ havadaydı ama bana vuramamıştı.
Kendime gelmeye çalışarak geriye doğru adımlar attım. Evgin elini indirirken gözyaşlarımı tutamadım. Şokta olduğumdan konuşamıyordum. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.
Ondan bir an önce uzaklaşmak için koşarak merdivenlerden yukarı çıktım. Alyona'yı beşikten aldım ve ona sarıldım. Uyuduğu için yavaş hareket ediyordum. Bu saatten sonra Evgin'le aramızda ne olacaktı? Ya da bir an önce boşanmalı mıydık?
Saatler sonra...
Yatak odasına gidip kapıyı kapatırken cebimden telefonumu çıkardım ve titreyen ellerimle avukatımı aradım.
"Alo?"
"Efendim Ezgi Hanım?"
"Nehir, ben boşanma kararı aldım." deyiverdim kendime engel olamadan. Nehir şaşkına dönmüştü telefonun öbür ucundan.
"Neden?"
"Anlatırım. Sadece... Bir an önce boşanmak istiyorum." dedim gözlerim dolarken. "Hemen."
"Tamam, mahkeme için işlemlere başlıyorum. Eminsin, değil mi?" deyince duraksadım.
"E... Eminim." dedim titreyen sesimle. Boşanıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
General FictionSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...