Sabah olmuştu. Alyona'yı kucağımda sallarken telefonum çalmaya başlamıştı.
Evgin'in aradığını düşünüp gülümsemiştim.
"Bir dakika anneciğim..." dedim Alyona'yı beşiğine bırakırken.
Telefonumu elime aldığımda arayanın Savaş olduğunu gördüm.
Evgin'le ilgili bir durum olabilirdi.
"Alo?" diyerek telefonu açtım.
"Ezgi, günaydın. Nasılsın?" diye sordu.
"İyiyim, sağ ol. Sen nasılsın?" dedim gülümseyerek. Enerjisi bana geçmişti.
"Ben de iyiyim," dedi ve sanki soru sormaya hazırlandı. "Evgin'le aranızda bir şey mi oldu?"
Bir anda ciddileştim. Nereden biliyordu?
"Nasıl bir şey?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Bugün şirkete gittim. Çalışıyordu ama biraz durgun gibiydi, içki içiyordu. Aranız mı bozuldu?"
Derin bir nefes aldım.
"Bu akşam Barışları da alın bize gelin. Anlatacağım." dedim.
Söylemekte kararlıydım.
Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra Alyona'yla ilgilenmeye devam ettim.
Akşam olmuştu ve tam da Savaş'a söylediğim gibi herkes buradaydı. Savaş, Barış, Sasha, Büge ve Seda...
Bir tek Evgin yoktu.
"Ezgi, niye çağırdın hepimizi? Bir şey mi oldu?" diye sordu Büge merakına yenik düşerek.
"Evgin nerede?" dedi Sasha etrafa bakınarak.
"Ee..." diye kısa bir an düşündüm ve cesaretimi topladım. "Ben... Size bir şey söyleceğim."
Herkes merakla bana odaklanmıştı.
"Kötü mü?" diye sordu Barış.
"Siz karar verin..." dedim ve boğazımı temizledim.
Bir an önce söylemeli ve kurtulmalıydım.
"Son günlerde biraz farklıyım, fark etmişsinizdir..." dedim. "Ve bunu daha fazla saklayamayacağım."
"Ne oldu kız, çatlatma insanı!" dedi Seda.
"Ben..." dedim ve herkese teker teker baktım.
Onlar benim ailemdi, onların da bilmeye elbette hakkı vardı.
Bence en iyisi kimsenin haberi olmadan bu bebeği aldırmaktı fakat Evgin öğrenmişti bir kere, vakit geçmeden herkes bir terslik olduğunu fark edip öğrenirdi.
Fakat ben bunu yapmadım ve onlarla paylaşmayı, onları mutlu etmeyi seçtim.
"Hamileyim."
Kısa bir sessizlik ve duraksamadan sonra herkesin yüzünde bir gülümseme oluştu.
"Gerçekten mi?" dedi Sasha ve Savaş'a baktı. Gülüp birbirlerine sarıldılar. Barış ve Büge de aynı şekilde...
Bu, her ne kadar iyi bir haber olsa da, benim için değildi.
Herkes sevincini yaşarken ben somurtarak onları izliyordum. Tıpkı Evgin öğrendiğindeki gibi...
Mutsuzluğumu fark edenlerin yüzündeki gülümseme tek tek silindi ve yeniden bir sessizlik oluştu.
"Ezgi?" dedi Barış soru sorar gibi.
Başımı iki yana sallamaya başladım.
"Ben... Yeni bir bebeğe hazır değilim." dedim, neredeyse ağlayacaktım.
"Nasıl yani? Neden?" dedi Savaş.
"Biliyorsunuz, hepimiz çok zor bir süreçten geçtik." dedim ve Barış ve Büge'ye döndüm. "Çocuklarımız kaçırıldı..."
O an ki sessizlikte herkes sadece beni dinliyordu.
"Ben daha bir bebeğe sahip çıkamamışken, ikincisini niye doğurayım ki?" dedim ve çaresizce ağlamaya başladım.
"Aldıracak mısın?" diye sordu Sasha.
"Bilmiyorum..." dedim başımı sallayarak.
Biraz olsun vakit geçmişti, keyifler yerine gelmişti. Herkes evde kafasına göre takılıyordu. Diğerleri salondayken biz, Sasha'yla mutfakta konuşuyorduk.
"Hani, üzüldüklerinde Savaş kendini işe verip, Barış hep içerdi demiştin ya..." dedim ve gülmeye başladım. "Evgin de ikisinin tam ortası. Hem içiyor hem çalışıyor. Ortanca kardeş böyle oluyormuş demekki."
Sasha bu söylediğime ufak bir kahkahayla karşılık verdi.
"Ama onu üzdüğüne değecek mi Ezgi?" dedi yüzü düşerken, konuyu nereye getireceğini anlamıştım. "Şu bebek olayını bir daha düşünsen..."
"Sasha, bu konuyu hiç açmayalım-"
"Bir dakika, lütfen." dedi.
Gözlerim her an dolmaya hazırdı.
"Senin karnındaki bebek de Alyona gibi," dedi ve karnıma dokundu. "Bir düşün... O da masum bir çocuk."
Başımı öne eğdim.
"Hem, ben bakarım yeğenime..." dedi gülümserken.
"İnan deniyorum Sasha, ama olmuyor." dedim ve mutfaktan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficción GeneralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...