Sabah kalktığımda hiç kıpırdamadan uyuduğumu farkettim. O ise her geceki gibi uyumamış, kitap okuyordu.
"Günaydın..."
"Günaydın."
"Yine mi uyuyamadın?"
Başını sağa sola salladı.
"Ne zamandır uyuyamıyorsun?"
Biraz düşündü.
"Üç ay."
Yerimden doğruldum.
"Ne demek üç ay? Neden bana daha önce söylemedin?"
"Söylesem ne yapacaksın ki?"
"Senin tedavinle ben ilgileniyorum ya aşkım, söyle bir zahmet."
O omuz silkip umursamazca konuşurken bende yerimden kalkıp kıyafetlerimi giymeye başladım.
"Okula gitmiyor musun?"
Kolundaki saate baktı ve tekrar bana döndü.
"Çok erken daha. İlk iki saat dersim de yok."
Ayağa kalktı ve yanıma gelip omzu düşük model bluzumu düzeltti.
"Senin mesai erken başlıyor galiba?"
"Hiç sorma. Sabahın altısında vizeye çıkacağım."
Gülüştüğümüz sırada komodindeki telefonum çalmaya başladı. Nöbetteki asistan doktorlardan birisi arıyordu.
"Alo?"
"Hocam, Meral Teyze'nin kalbi durdu!"
Gülüşüm bir anda soldu ve gözlerim korkuyla büyüdü.
"Ne oldu?"
Telefonu elimden düşürdüğümde ellerimin titrediğini hissediyordum.
"Ezgi, ne oldu?!"
"Söz verdim! Kızlarına söz verdim!"
Bana karşı bakışlarını gördüğümde hastaneden bir haber geldiğini anlamıştı.
"Sana haber vereceğim."
Arabanın gazını frenini karıştırıp en az on defa kornaya bastıktan sonra sonunda hastaneyi görebilmiştim. Koşarak girdiğimde asansöre binmeden merdivenleri üçer beşer çıkıp Meral Teyze'nin yattığı yoğun bakıma girdim. Kapı arkamdan kapanırken kızlarının çığlıklarını duyabiliyordum.
"Durum ne?"
"Tansiyon düşüyor hocam."
Asistan doktordan devralıp kalp masajını ben yapmaya başladığımda makine ritimli bir şekilde ötmeye başladı. Derin bir iç çekip gözlerimi kapattım.
"Nabzı geri geldi..."
Yanımdaki hemşire şaşkınlıkla sevinirken diğeri de ailesine haber vermek için gitti. Ellerim hâlâ titriyordu.
"Hocam, dinlenin isterseniz..."
"Gerek yok, sağol."
Makinete bir kez daha göz gezdirip yoğun bakımdan çıktım ve kızları beni görür görmez yanıma koştular.
"Çok teşekkür ederim... Ne diyeceğimi bilmiyorum."
Kızı Emel bana minnettarlıkla sarılırken bende gülümsedim.
"Ne demek."
Barış'tan:
Sabah erken kalkıp salona yöneldiğimde Büge'yi görünce korktum."Günaydın."
"Ödüm koptu... Burada mı uyudu Cemre?"
"Ağlayarak hem de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficción GeneralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...