Ezgi'den:
Cenazeden iki gün geçti. Her şeye rağmen kafamı dağıtmak için hastanede nöbetteydim. Burada uyumadan daha kaç günümü geçirecektim bilmiyorum ama hastalarla uğraşmak, ameliyatlara girmek iyi geliyordu. Üçüncü gün sonrası nöbete devam edersem ameliyatlara nöbetim bitene kadar giremeyecektim. Saat başı Evgin'i arayıp herkesin durumunu soruyordum. Zaten uyumadığı için gece de bizimkilerle ilgilenebiliyordu. Saatime bakıp telefonu elimde aldım ve Evgin'in numarasını tuşladım."Alo?"
"Aşkım, durumlar nasıl?"
"Daha iyi."
"Anladım..."
Kötü olduğunu sesinden hissedebiliyordum fakat bana yalan söylüyordu.
"Kaç gündür hastanedesin, yüzünü göremiyorum. Gel eve, dinlen biraz."
"Yok yok, ben burada daha iyi hissediyorum. Hastane iyi geliyor..."
"Merak ediyorum seni. Aklımı sende bırakma, olur mu?"
Her konuştuğumuzda aynı şeyi söylüyordu. Bende her sorduğunda tebessüm ederek tamam cevabını veriyordum.
Büge'den:
Barış iki gündür ne bir şey yiyor ne de içiyordu. Aramızda bu olaydan en çok o etkilenmişti. Bağırmıyor çağırmıyor, sadece sessizce ağlıyordu. Üstelik Can'ın bir şeyden haberi yoktu ve devamlı babasını soruyordu. Neyseki Evgin onunla oyun oynayıp oyalıyordu. Bende o sırada Barış'ın yanına gidip onunla konuşmaya çalışıyordum."Barış... Hayatım, hadi kalk dışarı çıkalım, bir hava alalım. Olur mu?"
"İstemiyorum Büge."
Kesin ve tok bir sesle söylediğinden ısrar etmiyordum.
"Can seni çok merak ediyor. Yanına her gittiğimde babam nerede diyor."
Boş boş duvara bakıp sesini çıkarmayınca devam ettim.
"Bende sürekli oyalamak zorunda kalıyorum."
O günden beri hiç bakmadığı gözlerime gözlerini dikti.
"Ben de annem nerede diye sorsam beni de oyalayabilecek misin Büge?"
Ondan böyle bir şey diyeceğini beklemiyordum. Cevap veremeyeceğimi anlayınca gözlerini yeniden duvara dikti.
Sasha'dan:
Savaş bu iki günde çok değişmiş, adeta kendini işine adamıştı. Bazen sabahlara kadar şirkette kalıyor, uyumak yerine çalışıyordu. Eve gelince çıtı çıkmıyordu ama beni her gördüğünde sarılıyordu. Beni de kaybetmekten korkuyordu...
Yine bir gün eve gecenin birinde geldi ve yüzüme bakmadan çalışma odasına geçti. Bende arkasından onu takip edip odaya girdiğimde çoktan masaya belgeleri doldurmuştu bile.
Yazılı ve imzalı kağıtlara göz attım."Bunlar ne?"
İç çekti ve yanıtladı.
"Lojistik sözleşmesi."
Yalan söyleyip söylemediğini anlamamıştım ve bu konulardan anlamadığımı biliyordu. Kağıdı elime alıp göz atacaktımki masadan çekti.
"Aşkım, benden bir şey mi saklıyorsun?"
Yüzüme bakmıyordu.
"Hayır hayatım, saklamıyorum."
Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım ama üstüne gitmek istemedim.
"Peki."
Başka bir şey söylemeden odadan çıktım ve arkamdan kapıyı kapattım.
Ezgi'den:
Bizimkileri merak ettiğimden ve çok yorulduğumdan nöbeti daha fazla uzatmadan eve geldim. Evgin'i görünce korkuyla yerimden sıçradım çünkü onu Barışların yanında olduğunu sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficción GeneralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...