Ertesi gün...
Dün gece yatak odamızda sızana kadar içmiştim. Uyandığımda yanımda Evgin'in olmasını bekliyordum.Ama yoktu.
Büyük ihtimalle yine Alyona'nın odasında uyumuştu.
Yavaşça doğrulduğumda kapı tıklanmıştı. Gelen Sasha'ydı.
"Ezgi, girebilir miyim?" diye sordu kapının eşiğindeyken.
"Tabii ki." dedim yorgunca gülümserken.
"Nasılsın?" dedi karşıma otururken.
"Bir anne nasıl çocuğundan ayrı kalırsa... Öyleyim işte." dedim hüzünle.
"Bulunacak ve sağ salim geri gelecek. Güven bana." dedi gülümseyerek. Bende ona aynı şekilde gülümsedim. "Sen iyi misin, yüzün bembeyaz?"
"İyiyim..." dediğim an mideme vuran bulantıyla duraksadım. Öğürürken elimi ağzıma götürdüm ve yan taraftaki ebeveyn banyosuna koştum. Kusarken Sasha da peşimden gelmişti.
Halsizce doğrulurken Sasha'yla göz göze gelmiştik.
"Dün içmiştim biraz..." dedim ayağa kalkarken. Hâlâ birbirimizle bakışıyorduk. "Ondan oldu galiba."
Sasha başıyla onaylarken düşünceli görünüyordu. O da benimle aynı ihtimali düşünüyordu.
Hamile olabilir miydim?
"Neyse, hadi aşağıya inelim." dedim konuyu dağıtmak adına. Sasha cevap vermeden peşimden yürümeye başladı.
Merdivenlerden inerken bir elim karnımdaydı. Yorgundum.
"Ezgi?" dedi Evgin yanıma gelirken. "Uyandın mı?"
Başımı aşağı yukarı salladım.
Ve bir anda ağlamaya başladım.
"Ne oldu?" dedi Evgin önce bana, sonra Sasha'ya bakarak. Daha sonra yine bana döndü.
"Bilmiyorum..." dedim gözyaşlarımı silerken. Evgin bana sarılırken gözyaşlarım akmaya devam ediyordu.
Gerçekten neden ağladığımı bilmiyordum.
"Bir haber var mı?" dedim polislere dönerek.
Sivillerden bir tanesi başını sağa sola sallayınca derin bir iç çektim.
"Ne zaman bulunacaklar..." dedim ve yine ağlamaya başlayıp Evgin'in kollarının arasına girdim.
"Ezgi Hanım..." diyen Burcu'nun sesini duyduğumda ona döndüm.
"Senin ne işin var burada?" dedim sinirle. "Hangi yüzle buradasın sen!"
"Ezgi, tamam." dedi Evgin bana engel olmaya çalışarak.
"Sen, benim çocuğumu nasıl tanımadığın birine verirsin!" dedim işaret parmağımla Burcu'yu göstererek.
"Ben... Özür dilerim..." dedi geri çekilerek. Ağlamaya başlamıştı.
"Hamileyken neler çektiğimi gördün! Nasıl böyle bir sorumsuzluk yapabilirsin!" dedim, Evgin beni tutuyordu.
"Ezgi Hanım... Ben-"
"Sen, ne?" dedim Evgin'den kurtulduğumda. "Senin, bundan sonra hiçbir şey söyleme hakkın yok!"
"Özür dilerim..." dedi Burcu ağlayarak. Ben soğuk bir şekilde onu izliyordum.
"Sen, benim bir aylık bebeğimin kaçırılmasına sebep oldun. Bunun dönüşü yok!" derken Burcu'ya tokat atmak için elimi kaldırmıştım.
Ve Evgin beni tutmuştu.
"Ezgi, sakin ol. Sinirlenmenin anlamı yok." dedi ve beni elimden tutup başka bir odaya götürneye başladı.
"Kovuldun, anlıyor musun? Kovuldun!" dedim Evgin beni peşinden sürüklerken.
Evgin beni bir odaya kapatıp karşıma geçti. Sinirimin yatışmasını bekliyordu.
"O kadının yüzünü görmek dahi istemiyorum." dedim öfkeden nefes nefese kalmışken.
"Kimse böyle olacağını bilemezdi-"
"Bilebilirdi, bilmeliydi!" diye karşı çıktım. "Bir insan nasıl tanımadığı birine bizim bebeğimizi verebilir?"
Odada huzursuzca volta atmaya başladım.
"Hata bende, bebeğimi ona ben emanet ettim. Benim suçum..." dedim ağlamaklı bir sesle.
"Kendine yüklenme." dedi Evgin.
"Benim yüzümden..." diye fısıldadım.
Odanın kapısı tıklandı.
"Ezgi, telefonun çalıyor." dedi Sasha kapının öbür ucundan.
Evgin'in yanından geçip kapıyı açtığımda Sasha'dan telefonumu aldım.
"Yabancı numara." dedim Evgin'e bakarak. Ardından telefonu açıp hoparlöre aldım. "Alo?"
"Tam yirmi dört saat içinde, attığım konuma geleceksin."
Duyduğumuz yabancı sesle beraber derin bir sessizlik oldu. Telefonu tutan ellerim titremeye başlamıştı.
"Para falan istemeyeceğim. Tek bir şartım var, yanında bir polis bile olmayacak. Yoksa çocukları bir daha göremezsiniz."
Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında Barış elimden telefonu aldı.
"Tamam, polis falan yok." dedi Barış sivillere bakarken. "Konum at."
Telefon kapandı.
Bu adamlar normal adamlar değildi, yanımızda polis olduğunu anlayabilirlerdi.
"Ne yapacağız..." dedim çaresizce titreyen sesimle. O an herkes bana döndü.
Duvardan tutunmaya başlamıştım.
"Yirmi dört saatimiz var." dedi Evgin. "Bir an önce..."
Neden duraksadığını öğrenmek için ona baktığımda göz göze geldik.
"Ezgi?" dedi endişeyle. Herkes yeniden bana döndü.
Ayakta duramıyordum.
Yaşadığım üzüntüden mi, stresten mi, bebeğimin yokluğundan mı bilmiyordum.
Ama bir kez daha bilincimi kaybetmiştim.
Bir kez daha Evgin'in kollarına yığılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficción GeneralSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...