Bir hafta sonra...
Sasha'nın verdiği haberden sonra hastaneden, Evgin'in yanından ayrılmaz olmuştum. Fakat bir hafta daha geçmişti. Hâlâ uyanmamıştı..."Daha ne kadar burada duracaksın?" dedi Sasha yanıma gelerek.
"O uyanana kadar." dedim Evgin'e bakarak. Sasha elindeki kahvelerden bir tanesini uzattı. Aldım ve içmeye başladım.
Yaklaşık yarım saat boyunca Sasha'yla konuştuk."Benim gitmem lazım, acilden çağırıyorlar." diyerek ayağa kalktı Sasha telefonuna bakarak.
"Tamam." dedim başımı sallayarak.
"Boş olduğum zaman gelirim."
"Sağ ol..." dedim yorgun gözlerle.
"Seni bu halde bırakmaya içim el vermiyor, ama biliyorsun..."
"Sen beni merak etme, müsait olunca ararsın." dedim tebessüm ederek. "Görüşürüz."
"Bye baby." dedi el sallayarak ve uzaklaşarak. O gidince Evgin'in elini tutup ağlamaya başladım.
"Özür dilerim..." dedim ve palyatif bakımdan çıktım. Hastanenin terasına gidiyordum.
Terasa vardığımda gökyüzüne baktım. Gözümün önünde o an canlandı..."Sus!" dedim. "Ölmeyeceksin!"
"O kadar emin olma..." dedi gözleri dolarken.
"Ne?"
"Tomris anneyi görüyorum." dedi gökyüzüne bakarak. "Beni çağırıyor."
"Telefonun nerede?" dedim. Hâlâ gökyüzüne bakıyordu.
"Beni... Çağırıyor..." diye fısıldadı ve gözleri kapanmaya başladı.
"Evgin!" diye bağırdım onu kendine getirebilmek için. İki parmağımla nabzına baktım, çok yavaşlamıştı...
Terasın kenarına, en uç noktaya gelmiştim. Alapı baktığımda hastanenin bahçesinin çok kalabalık olduğunu farkettim. Gökyüzüne bakıp ağlamaya başladım. Bir adım daha atamadan metrelerce yükseklikten düşebilirdim.
"Anne..." diye seslendim Tomris anneye gökyüzüne bakıp. "Çağırdın mı gerçekten?"
Karnımı tutup daha da şiddetli ağlamaya başladım.
"Çok çaresizim..."Telefonum çalıyordu, Sasha arıyordu. Endişelenmeme bile vakit kalmadan telefonu açtım.
"Efendim?" dedim titreyen sesimle. Sasha'nın sesi telaşı gelince edişelendim.
"Ezgi, zincirleme kaza olmuş. Nöbetçi kadın doğum yok, hemen acile gelmen lazım!"
"Tamam, hemen geliyorum." dedim gözyaşlarımı silerken. Terastan aşağı indim ve acile vardığımda şok geçirdim. Çok kalabalıktı. Çok yaralı vardı. Adım atacak yer yoktu.
Sasha beni bulunca dürtmeye başladı."Çok acil!" dedi ve elimden tutup onu takip etmemi sağladı. Beni bir sedyenin başına götürdü. Hamile bir kadın acılar içinde kıvranıyordu.
"Nazlı Ersoy. Yirmi dokuz yaşında, kadın. Otuz yedi haftalık hamile, şiddetli sancısı var, kanama yok." dedi Sasha. Hamile kadına döndüm ve onu sakinleştirmeye çalıştım."Nazlı, sakin ol!" dedim bağırışlarını bastırmaya çalışırken. "İyi olacaksın."
Ben bebeği kontrol etmek için karnına dokunurken Nazlı bağırmaya devam ediyordu."Bebeğime bir şey oldu, hissediyorum!" dedi ağlayarak.
"Ultrason, çabuk!" diye seslendim Sasha'ya.
"Boşta ultrason kalmadı!" dedi panik içinde.
"Ne demek kalmadı!" dedim sinirle. Nazlı korkup daha da ağlamaya başladı.
"Nazlı, bana bak!" diyerek bana dönmesini sağladım. "Bebeğini kontrol edeceğim. Hareket etmeden, sakince dur, anlaştık mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar
Ficțiune generalăSavaş ve Barış "Türkiye'nin En Zenginleri" olarak bilinirler. Sonradan tanıdığı kardeşleri Cemre, aileye ayak uydurmakta biraz zorlanmış olsada eskisi kadar yabancılık çekmiyordur. Yaşadıkları bazı problemler sebebiyle son zamanlarda gündemden düşme...