Çocuk (Kayıp Hayatlar 2) 13. Bölüm: Kaçırılma.

11 2 8
                                    

3-3-3 Kuralı: Panik atağa sahip olan kişilerin, atak sırasında sakinleşmesini sağlayan yöntemdir. Bu kuralda kişinin gördüğü üç cisim, duyduğu üç ses ve parmaklarını, bileklerini ve kollarını oynatması istenir. Anksiyete krizi sırasında da bu yöntem kullanılabilir.

"Evgin?" dedim Burcu'dan Evgin'e dönerek.

"Nasıl? Kim geldi?" dedi Evgin neye uğradığını şaşırmış bir şekilde.

"Bilmiyorum, ilk defa gördüm. Bana, sizin çok yakın bir tanıdığınız olduğunu söyledi."

Evgin ile aynı anda ayağa kalktık. Evgin, cebinden çıkardığı telefonla sırayla herkesi aramaya başladı.

"Alo, Barış? Alyona'yı siz mi aldınız evden?"

Evgin'in yüz ifadesinden anlamıştım Barış'ın bir şey bilmediğini. Bende aceleyle Seda'yı aramıştım.

"Seda, Alyona seninle mi?" derken Evgin, Savaş'ı da aramıştı çoktan.

Evgin ile aynı anda telefonlarımızı kapatıp birbirimize döndüğümüzde, şimdi endişelenmeye başlamıştık.

Evgin'e, Seda'nın haberi yok der gibi başımı sağa sola salladım.

O da bana aynı şekilde karşılık verdiğimde stresten karnım ağrımaya başlamıştı.

"Ne yani?" diyebildim. "Kaçırıldı mı?"

O an kulağımın çınladığını hissettim, aklımdaki düşünceler ikiye, üçe, dörde katlanıyordu. Bu hissi en son aylar önce yaşamıştım. 

Geri mi dönmüştü?

Kulağımın çınlaması artarken bir elimle kulağımı bastırmaya çalıştım. Ellerim hiç olmadığı kadar titremeye başlamıştı. Evet. Panik atak geçiriyordum. Aylar sonra.

Nefesim ve kalp atışım hızlanmaya başlıyordu. Şu an çevremde ne olup bittiğini algılayamıyordum.

"Ezgi?"
Evgin durumumu fark etmişti. Şu an yanımda olması benim için en büyük şanstı çünkü bu durumda soğukkanlılıkla bana yardım edebilecek tek insan oydu.

"Evgin..." dedim gözlerimi kapatarak. "Yardım et."

Sendeleyerek duvara yaslandığım sırada başımın dönmesiyle yere oturdum. Dizlerimi kendime çekmiştim ve Evgin karşımda, benim hizama eğilmişti.

Bu anda birine muhtaç olmak çok kötüydü. O yanımda olmasa beni kimse sakinleştiremezdi. Belki bir sonrakinde yanımda olmayacaktı, kim bilir...

"Ezgi, ne oldu?" dedi Evgin şaşkınlıkla. Ne zamandır atak geçirmediğim için hazırlıksız yakalanmıştı.

"A... Atak..." dedim nefes nefeseyken. Bir elimle kalbime bastırıyordum, diğer elimi sıkıyordum.

"Tamam, sakin ol." dedi, bu kadar soğukkanlı olmayı nasıl beceriyordu anlamıyordum.

Nefesim gittikçe hızlanıyordu, aldığım nefes ciğerlerime ulaşamadan geri dönüyordu sanki.

"Ezgi, biz neredeyiz, biliyor musun?" diye sordu Evgin. Ben ise kendimden geçmek üzereydim, her yerimi istemsizce kasıyordum.

"Bilmiyorum!" diye bağırdım. Sanki bir kuyuya düşmüştüm. Etraftakileri duymuyor ve kendi sesimi de duyuramıyormuş gibi bağırıyordum.

Bu atak, öncekiler gibi kolay kolay geçmeyecekti. Etraftaki hiçbir sesi duymuyor, hiçbir şeyi algılayamıyordum.

"Ezgi, sakin ol, kendine zarar veriyorsun." dedi Evgin bileklerimden tutup ellerimi kendine çekerek. Avuçlarımdan kanlar aktığını fark ettim. Farkında olmadan tırnaklarımı geçirmiştim avuçlarıma.

"Evgin, bırak. Sana zarar vereceğim!" İstemsizce de olsa atak sırasında çevreme ve kendime zarar verebiliyordum.

"Vermeyeceksin!"

"Sana zarar vermek istemiyorum!" dedim ellerimi ondan çekmeye çalışırken. Ama bileklerimi öyle sıkı tutuyordu ki şu haldeyken zaten kurtulamazdım.

"En azından kendine zarar vermezsin." dedi. O an beni düşünen birilerinin olduğunu algılamaya başladım.

"Ölüyorum..." dedim gözlerimi kapatarak. Ellerimden akan kanların sıcaklığıyla kanların yere damladığını anlıyordum.

"Ölmüyorsun." dedi sakince. "Şimdi ellerini bırakacağım ama sakin olacaksın, tamam mı?"

Hiçbir şey söyleyemedim. Evgin ellerimi kucağıma bırakır bırakmaz kalbimi tuttum. Kan kıyafetlerime de bulaşmıştı.

Nefeslerim yeniden hızlanmaya başladı. Kalbime öyle bastırıyordum ki bir an ezilecek diye korkmuştum.

"Kalp krizi geçirmiyorsun Ezgi." dedi Evgin. "Ya da ölmüyorsun."

O an Evgin'in bana aylar önce söylediği söz geldi. Aynısı.

Flashback...

"Ezgi! Duyuyor musun beni?" dedi bağırışımdan daha yüksek sesle. Yaklaşık on saniye sonra evet anlamında başımı salladım.

"Nefes alamıyorum!" dedim. Adeta boğuluyordum.

"Evet, biliyorum. Ama her şey yolunda, herkes mutlu." dedi beni sakinleştirmenin çok zor olduğunu bilerek.

"Her şey kötü, herkes mutsuz!" dedim onun dediklerinin zıttıyla. Dikiş yerini tuttuğunu gördüğümde nefesim daha da daraldı.
"Çevremdekilere zarar veriyorum!" dedim baştan aşağı titremeye başlayarak.

"Sen hastaları iyileştiriyorsun, kötü biri değilsin." dedi. Altı yedi dakika geçmişti, ataklarımın şiddetli olanlarındandı bu.

"Ölüyorum!" dedim kalbimi daha sıkı tutarak.

"Beni dinle! Biz şu an neredeyiz?" diye sordu ona bakmamı sağlayarak.

"Ev!" diye cevap verdim.

"Ezbere gitme!" dedi. "Şu an neredeyiz?"
Sakinleşmeye çalışarak etrafıma baktım. Gördüğüm ilk şey masamın üstündeki steteskop oldu.

"Hastane!" diye bağırdım.

"Neden doktor oldun?" diye sordu. Ne diyeceğimi ezbere biliyordu...

"İnsanları kurtarmak ve onlara umut olmak için!" diyebildim.

"Güzel." dedi gülümseyerek.

"Nefesimi kontrol edemiyorum!" dedim dişlerimin arasından.

"Kalp krizi geçirmiyorsun Ezgi." dedi yumruk yapıp kalbimi tuttuğum elimi alıp kendine çekerken. "Ya da ölmüyorsun."
Bu sefer elini kalbime o koydu. Nefesimin düzene girdiğini hissettim.
"Bilincin yerinde, nefes alabiliyorsun."

"Yaşıyor muyum?" diye sorunca güldü.

"Yaşıyorsun." dedi ellerimi tutarak.

Flashback sonu...

O da bu anı hatırlamış olmalı ki ben sakinleşince elini kalbime koydu.

"Şu an neredeyiz?" diye sordu.

"Evdeyiz." dedim nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken. Yorgunluktan gözlerim kapanıyordu, Ataklardan sonra çok yoruluyordum ve hemen uyuma ihtiyacı hissediyordum. Fakat bir sorunumuz vardı; Alyona yoktu.

"Gel, yukarıda biraz dinlen." dedi Evgin ve beni ayağa kaldırıp yukarı kadar götürdü. Kendimi yatağa atarken yorgunluktan gözlerimi açamıyordum.

"Evgin, Alyona'yı bul..." dedim gözlerimi kapalıyken. Duyduğum seslere göre Evgin, tentürdiyot döktüğü pamukla ellerime pansuman yapıyordu.

"Bulacağım." dedi kararlılıkla. Sesinde en ufak bir tereddüt bile yoktu.

"Ben onsuz yaşayamam." dedim kapalı gözlerimden birer damla yaş akarak.

"Şş... Sen dinlenmene bak, ben halledeceğim." dedi ve odadan çıktı. Ben, kendimde bile olmadığım için bu olaya tepki verememiştim. Uyandığımda neler olacağını tahmin bile edemiyordum.

Kayıp HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin