10. Bölüm: Geçmiş.

31 9 7
                                    

Gözlerimi araladığımda hastane odasında olduğumu farkettim. Kafamı çevirdiğimde kolumdaki serumu gördüm. En son panik atak geçirdiğimi hatırladım. Sakinleştirici mi yapmışlardı yoksa bayılmış mıydım?

"Uyandın sonunda."
Evgin'in sesini duyduğumda öbür tarafa döndüm, dolu gözleriyle beni seyrediyordu, elimi tuttu.

"Atak geçirmiştim..."

"Sonra bayıldın." dedi. "Bir şeyin yokmuş neyseki."
Bende onun elini tuttum ve gülümsedim.

"Neden ağlıyorsun o zaman?"

"O an geldi aklıma..."
Hatırlayınca üzüntüyle baktım gözlerine. Dün gibi hatırlıyordu o anı. Ve bende...

Bir yıl önce ilk bebeğimize hamileydim. Aslında çok mutluyduk. Her şey yolundaydı. Ta ki kontrole gidene kadar...

"Aşkım, bebeğimizi ikinci kere göreceğiz. Ne kadar tatlıdır o şimdi minicik elleri, o güzel yüzü."

"Evgin, o daha iki aylık. Daha organları bile tam oluşmadı." dedim gülerek.

"Olsun, yine de çok heyecanlıyım ben."

Birkaç dakikaya kalmadan doktorun odasına girdik ve ultrasonla bebeğe bakmaya başladı. Gözlerini kısıp kaşlarını çattı.

"Evgin, ne oluyor?" dedim endişeyle. Bana gülümseyip sakin ol der gibi baktı.

"Bu ilk hamileliğiniz mi?" diye sordu bana doktor.

"Evet." dedim korkarak.

"Endişelenmenize gerek yok, sadece birkaç test yaptırmam gerekiyor."

"Neden peki?"

"Bunu yarın sonuçlar gelince açıklayacağım." dedi.
Doktorun yanından çıktıktan sonra üstümden atamadığım bir endişe vardı.

"Aşkım, sıkıntı yok." dedi Evgin saçlarımı okşayarak. "Hiçbir şey olmayacak."

"Bebeğimiz ölmez değil mi?" diye sordum titreyen sesimle.

"Hayır hayatım, getirme aklına öyle şeyler."

"Hiç de tekmelemiyor iki gündür.

"Uslu olacak demekki." dedi gülmeye çalışarak.
Ertesi gün hissettiğim o boş şeyi adlandırmaya çalışıyordum. Sanki karnımda bir bebek yoktu. Boştu sanki...

"Evgin..."

"Söyle bir tanem."

"Bugün bir garip hissediyorum. Bir şey olacakmış gibi..."

"Merak etme, şimdi bizim bebeğimiz olacak ya, ondan öyle hissediyorsun." dedi. "Benim şimdi dersim var, okula gitmem lazım. Görüşürüz."

"Bay bay." dedim ve kapıdan çıktı.
Birkaç saat sonra çok ayakta durduğumu farkettim. Tam dinlenmeye salona gidecektim ki ağır bir sancı bastırdı. Karnımı tutup yüzümü buruşturdum. Yavaşça yürümeye çalıştım ve elimi masaya atıp telefonumu aldım. Evgin'i aradım ama derste olduğu için telefonu büyük ihtimalle sessizdeydi. Kanamam başlamıştı, o an hiçbir şey düşünemedim, öylece kaldım. Yere düşüp bayıldığımda telefonu kapatmamıştım. Sonra açmış Evgin telefonu, bilincimi tamamen kaybettiğimde.

Bir gün sonra kendi isteğimle taburcu oldum hastaneden. Evde sekiz kişiydik fakat çıt çıkmıyordu.
Ben yataktan çıkamıyordum, Evgin de benim olduğum odadan.

"Ezgi..." diyerek yanıma yaklaştı ve elimi tuttu. "Çok üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm."
Ben Evgin'in aksine ağlamıyor, sadece boş gözlerle duvarı izliyordum. Bir gün boyunca hiçbir şey yememiş, su bile içmemiştim. Hastanedeyken serumla beslemişler beni, uyandığımda ne ilaç ne serum, hiçbirini istemedim.
"Biliyorum, çok kötü hissediyorsun. Miden bulanıyor, her yerin ağrıyor, ayağa kalkamıyorsun. Ama olan oldu. Ne istiyorsun, neden böyle yapıyorsun?"
Aslında söylemek istediğim çok şey vardı ama hepsini içime atıyordum.
"Bakmayacak mısın yüzüme?"

"Bebeğimin geri gelmesini istiyorum." dedim ona bakmadan. "Yapabilecek misin?"
O olaydan beri ilk defa konuştuğum için şaşırdı.
"Bundan başka bir şey istemiyorum. Çık dışarı Evgin."
Elimi elinden çektim.

Evgin odadan çıkınca merdivenlerden aşağı indiğini duyar duymaz mide bulantım daha da arttı ve yatak odasının içindeki lavaboya koştum. Tek lokma yemediğim yetmiyormuş gibi birde boş mideyle kusuyordum. Orada yaklaşık on beş dakika geçirdikten sonra adım seslerinden Sasha'nın geldiğini anladım. Ben hâlâ kusmaya devam ederken muhtemelen şu an arkamda duruyordu. Bir süre sonra zorla ayağa kalktığımda Sasha elimi yüzümü yıkamaya başladı. Yüzüme çarpan o soğuk su kendime gelmeye yetmiyordu.

"Yapma bunu kendine." dedi yatağa yatmama yardım ederken. "Niye her şeyi reddediyorsun?"
Sesim çıkmayınca devam etti.
"Bu gidişle zaten tekrar kaldırılacaksın hastaneye. Bu şekilde daha ne kadar dayanabilirsin ki?"

"Dayanmak istemiyorum Sasha." diyerek ona döndüm. "Amacım bu zaten."

"Tamam, kendine eziyet etmek istiyorsun. Ama bunu Evgin'e niye yapıyorsun? Senin için ne kadar üzülüyor, görmüyor musun?"

"Senin hiç doğmamış bir bebeğin öldü mü?" diye sordum yüzüne bakmadan. Bir an ona döndüğümde gözlerinin dolduğunu farkettim. Tekrar duvara döndüm. "Daha adına bile karar vermemişken üstelik."
Başını öne eğdi.
"Yalnız kalmak istiyorum." dedim.

"Hepimizi kovarak, o ilaçları içerek bebeğin geri mi gelecek sanıyorsun?"dedi. Sinirlenmişti.

"Ne?"

"Görmedim mi sanıyorsun? Hastaneden çıktığından beri saklıyorsun o hapları. Evgin'e söyleyeyim ister misin?" dedi ve ayağa kalktı.

"Hayır hayır, sakın." dedim ayağa kalkıp önüne çöktüğümde. "Şu ana kadar hiç içmedim zaten. Kimseye söyleme, ne olur."

"Şuna bak, ne hale gelmişsin iki günde." dedi bana acıyarak bakarak.
Beni yerde öylece bırakarak arkasına bakmadan gitti. Söyledikleri hâlâ kafamın içinde yankılanıyordu.

Şimdi ise yine kendini suçluyordu Evgin. İlk başta bende öyle yapsam da sonrasında çok pişman oldum. Serumu çıkarıp ayaklandığım sırada sendeledim. Hâlâ kendime gelememiştim.

"Aşkım, acele etme, yat." dedi Evgin. Sanki bana bir şey söyleyecek gibiydi ama vazgeçti. Söylemiş olabilir miydim Savaş'ın bana dediği şeyi?

Kayıp HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin