6.BÖLÜM:Hedefimiz Kule

43 5 2
                                    

(Not: Bundan sonra bölümler özel bir durum olmadığı sürece Lowell Watson tarafından anlatılacaktır.)

(Lowell Watson)

Baker Sokağı'na az kaldı. Kuleyi görebiliyorum. Uzun ve heybetli duran bu kulenin 1800'lerden kaldığına inanmak imkansız.

Restorasyon çalışmaları sanırım fazla iyi yapılıyor. Sonuçta bu Baker Sokağı'nın her bir metrekaresi bir tarihi eser.

Sokağın başında durdum. Etrafa baktım. Burada kimse yaşamıyordu artık.

Bu iyiydi. Çünkü Baker Sokağı'nın kendine özgü karanlık bir havası var. Buna bu devirdeki insanların çok dayanacağını sanmıyorum.

Sokağa yavaş adımlarla giderken saatime baktım. Daha 02.00 bile olmamış. Sanırım erken geldim ama Enna'nın orada olduğuna eminim.

İçimden bir his öyle diyor. Sokağın sonunda yol ikiye ayrılıyor ve bu ayrımın ortasında kule bulunuyor.

Kulenin o büyük kapısının önünde durdum ve etrafa baktım. İzleniyormuş gibi hissediyorum.

Kapıyı açıp içeri girdim. Kilitli değildi. Bu da geç kaldığımı gösterir.

Yavaşça merdivenlere yöneldim. Bir sürü merdiven çıktım. En sona geldiğimde ayaklarım hafiften ağrımaya başladı ve o anda sağa baktığımda bir asansör kapısı gördüm.

Şaka şaka.

Kulenin balkonuna doğru ilerledim.
Balkonda bir silüet görünüyordu. Silüet yaklaşık olarak benim boyumdaydı. Bir kadın silüetiydi ve balkondan sanki bir padişah gibi önüne bakıyordu.

İşte bu oydu. Ona yaklaştım ve yanına geldiğimde balkondan etrafa bakmaya başladım. Ona dönmeden şifreleri söylemeye başladım.

-Güneşin mesaiden ayrılması ne kadar üzücü.

Kadın sessizdi. Sonunda ciddi bir tavırla konuşmaya başladı.

-Güneş ve Ay savaş içerisindeydi. Ta ki Dünya onlara "Sıranızı bilin!" diyene kadar.

Cevabı doğruydu. Diğer iki şifreyi de söylemeliydim. Sonuçta geç kalan bendim ve sohbeti başlatmak bu nedenle benim görevimdi.

Durmadım ve diğer şifreyi söyledim.

-Demek yazılardaki harfler kaymamış siz gerçekten buradasınız.

Kadın bu sefer beklemedi ve yine o ciddi tonuyla konuşmaya devam etti.

-Mührüm kadar kırmızı bir mürekkep kullandım.

Açıkçası vasiyeti tam olarak görmediğim için buna bir anlam yükleyemem.

Son bir şifre kaldı.

-Buraya gelirken neredeyse ölüyordum.

Kadın bu sefer yine ciddiydi fakat sanki yazılmış bir şeyi tekrar etmiyor da kendi düşüncesini açıklıyor gibiydi.

O yazılanları haklı buluyordu.

-Öbür dünyanın güzelliği es geçilemez.

Kadın üç şifreyi de doğru bildi fakat yine de kendi yöntemimi de kullanmak isterim.

Kadına döndüm ve o da bana doğru döndü. Konuşmaya başladık.

-Emma Holmes?

-ENNA Holmes!

Belki bu yaptığım çocukça gelebilir ama eğer bir casus olsaydı. Bu adı benimsememiş olacağı için bu kadar sert tepki vermezdi.

Ona niyetimi belli etmek için gülümsedim. O da bunun bir tedbir olduğunu anladı ve sırıttı.

-Tedbiri elden bırakmıyorsunuz, Bay Watson.

-Tedbir her zaman iyidir.

Enna başını salladı ve sol koluma girip kulağıma yaklaştı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum ki fısıldamaya başladı.

-Tedbirli olun. Dinleniyoruz.

O an etrafı dinlemeye başladım ve hafif çıtırtılar duydum. Çok küçüktü normal bir ortamda duyamazdık ama şuan etraf aşırı sessizdi.

O an arkama doğru gelen bir şey hissettim. Enna hala kolumu tutuyordu. Kulağıma tekrar fısıldadı.

-İşaret vereceğim sağa doğru hareket edin.

Yavaşça kafamı salladım. Arkama doğru iyice yaklaşılıyordu ama ben hala işaret bekliyordum.

Tam arkamdaki şeyi sırtıma çok yakın hissederken Enna kolumu sıktı ve o anda bastonumda gizlenmiş olan kılıcı çıkarıp sağ taraftan arkama döndüm.

O anda Enna'da bastonunda gizlenmiş olan kılıcı çıkarıp sol taraftan arkasına döndü.

Kılıçlarımızı arkamdaki silüetin boğazını tam kesicekken durdurduk. Bir adam duruyordu ve boğazındaki kılıçları görünce elindeki hançerle birlikte ellerini havaya kaldırdı.

Enna tek bir hareketle adamın elindeki hançeri alıp kemerine koydu.

Adam savunmasız görünüyordu ama buraya tek mi gelmişti.

-Kaç kişisiniz?

Dedim. Adamın duyabileceği bir sesle. Adam fazla korkmuştu buda onu sadece dikkat dağıtmak için gönderildiğinin bir diğer kanıtı.

-Benle birlikte dört.

Diye yanıtladı. Bu adam gerçekten fazla korkuyordu. O anda Enna'ya baktım. Adama sanki onu yiyecekmiş gibi bakıyordu.

O an adamın korkusunun sebebini anladım. Enna öldürücü aurasını hiç saklamıyordu.

-Keskin nişancı var mı?

Diye sordu fazla ciddi ve öldürücü bir sesle Enna.

-E-evet.

Dedi adam kekeleyerek. O an kılıcımı indirdim ve bastonun ucundaki orta boylu aynayı açtım arka tarafımı görmeye çalıştım.

Arka binalarda bir şey yoktu ve olamazdı da. Çünkü diğer binalar kuleden çok küçük kalıyordu.

O an kılıcımı tekrar savurup adamın boğazına dayadım.

Enna hala kılıcını çekmiyordu ve neredeyse hiç hareket etmiyordu. Sadece adama fazla öldürücü ve tehditkar bakışlar atarak psikolojik baskı uyguluyordu.

Kılıcımı biraz daha bastırdım ve adamın duyabileceği bir ses tonuyla konuştum.

-Doğruyu söyle.
**********
Yazar:Arima

2 Kuşak Sonrası: Holmes &WatsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin