Gözlerimi açtığımda yerde uzanıyordum. Gökyüzüne baktığımda çok vakit geçmemişti. Çimenlerin üstünde doğruldum.
-Anlam verebildin mi bari?
İrkildim. Mike yanımda oturuyordu. Elinde bir çiçek vardı. Bana dönerken çiçeği elinden bıraktı. Sakince rüzgarda sürüklenmesini izledim.
-Neye anlam verebildim mi?
Mike kıkırdadı.
-Rüyana.
-Hayır ama sen -
-Söyleyemem. Sırrım bende kalsın.
Anlamsızca ona baktım.
-Ne zaman geldin?
-Ben buradaydım. Sen geldin.
Ayağa kalktı. Yavaşça ilerlemeye başladı. Bende nedensizce onu takip etmeye başladım. Ben uykuya daldığımda o burada değildi. Bundan emindim. O zaman neden öyle söylemişti?
Gittikçe az önce bulunduğumuz açık araziden uzaklaşıyor. Parkın daha köşe yerlerine doğru yol alıyorduk. Bir uçurumun kenarındaydık. Bir bank vardı. Bankta Holmes oturuyordu. Sally o banka yakın bir ağacın gövdesine yaslanmıştı.
Uçurumun karşısında ise siyah bir sis bulutu vardı. Uçurumdan aşağısı görünmüyordu. Mike ile gidip bankın yakınında yere oturduk.
-Sanki çok değiştin?
-Kim değişmedi ki bu süreçte Watson.
-Öyle değil yani.
Mike anlamak ister gibi bana bakıyordu. Sally Holmes'un yanına, banka oturmuştu. Onlarda kendi içlerinde bir münakaşa içerisindeydi.
-Yani şey sanki biraz gerçek dünyadan koptuk. Sadece biz bu büyük resmin farkındayız.
Mike hak verircesine başını salladı.
-İnsanlığın yükünü bize atıyorlar işte. Belki bu gerekliydi.
-Holmes artık davalara bakmıyor. Sally artık bir hizmetçi değil. Sen neredeyse amirliği bırakacaksın. Bense artık ne doktorluk yapıyorum ne dedektiflik.
-İnsan yavaş yavaş kopuyor ama emin ol her şey düzeldiğinde yine eskiye dönmek zorunda kalacağız.
-Zorunda mı?
-Her ne kadar itiraz etsek de gerçek dünya var ve hayat akıyor. Bizde onun bir parçası olmak zorundayız.
Haklıydı. Her ne olursa olsun bir şekilde geri dönecektik ve gerçek hayatı yaşamak zorunda kalacaktık. Sally ve Mike kalktı. Parkta dolaşmaya başladılar. Bende Holmes'un yanına oturdum. Holmes o çok sevdiği fötr şapkasıyla siyah eldivenlerini giymişti. Kollarını bağlamış bacak bacak üstüne atmış oturuyordu.
-Dedem bu sihir olaylarından oldum olası nefret etmişti zaten. Haklıymış. Sadece seni ölüme bir adım daha yaklaştırıyor.
-Kara auranı seviyorsun sanmıştım.
-Seni üstün kıldığı doğru ama doğru şartlar altında seni öldürebilir de.
-Yine mi mezarlığa gideceksin?
-?
-Eldivenler.
-Evet ama bu sefer yetmeyecek.
-Başka yolu yok mu?
-Her zaman bir seçenek daha vardır.
-O zaman?
Holmes onaylamaz bir şekilde başını salladı. Diğer yolda tehlikeli gördüğü bir şey vardı hem de dile getiremeyeceği kadar.
O an yer sarsılmaya başladı. Banka tutunmak zorunda kaldık.
-Ne oluyor?
-Kalk Watson. Mike'ı bulmamız lazım. Koş!
Koşmaya başladık. Bir yandan etrafa bakıyor. Bir yandan sesleniyorduk. Sonunda o boş araziye geri gelmiştik. Mike orada siyah bir güç dalgasını sabit tutmaya çalışıyordu. Koşarak Mike'ın yanına gittim. Biz güç dalgasını sabit tutmaya çalışırken Holmes Mike'a döndü.
-Sally nerede?
-İçinde.
Mike güç dalgasını kastederek söylemişti bunu. Biz zorla tutmaya devam ederken Holmes bir anda gerildi ve bizim aramızdan güç dalgasının içine atladı ve kül oldu.
*********
Yazar: Arima
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 Kuşak Sonrası: Holmes &Watson
FantasiaDöneminin en ünlü dedektifi olma ünvanına sahip olan Sherlock Holmes ve vazgeçilmez dostu John Watson'ın torunları bir vasiyet amacıyla bir araya gelirler. Dedelerinden kalan bu vasiyetin sadece eskileri yadetmek için olduklarını düşünselerde bu bul...