14. Bölüm

635 61 34
                                    


"Henüz dinlenmeden tekrardan bunu yapman ne kadar doğru?"

Wooyoung kum torbasına acımadan yumruklarını geçiren San'a yaklaşmaya başladı. Aradan üç gün geçmesine rağmen yerinde duramamış ve tekrar kendisini buraya atmıştı. Geçen günlerde de boş durmamıştı tabii, bolca dinlenmiş hatta yatağından çıkmamıştı.

Canım acıyor kalkamıyorum bahaneleri sıralayan San yüzünden Wooyoung geçtiğimiz günlerde sürekli yanında durmuştu, onunla ilgilendiği için şimdi birden tüm ağrıları gitmiş gibi durmasına da şaşırmıştı.

San ilk gün ağrı kesicilerle anca uyuyabilmişti. Daha sonrasındaki acıysa her zamanki acıları gibi alışabileceği bir boyuttaydı, çok daha kötülerine katlandığı oluyordu, sonuçta bu onun için bir hiçti. Ölümden döndüğü çok fazla an olmuştu, bir türlü maçı bitirmediği için yerlerde sürünüp Yeosang'ın kendisine küfür etmesini sağlayacak boyuttaydı.

Kendisine seslenen çocuğu görünce sallanan kum torbasını yakalayıp başını ses gelen yere çevirdi. Wooyoung'u görünce onun arkasına baktı biri var mı diye daha sonra tekrardan ona baktı. "Kiminle geldin?"

"Yeosang bana Seonghwa hyung'a güven dedi ondan getirmesini istedim bende." Wooyoung o kadar şirin bir şekilde konuşmuştu hatta çok mutlu olduğu gülümsemesinden belli oluyordu.

Son birkaç gündür sanki eski duygularından arınmış gibi hissediyordu. Tekrardan yenilenmiş, eski enerjisine geri dönmüş Wooyoung'u hayatına kabul etmişti. Nasıl hissediyorsa öyle davranacaktı, kendisini kasmadan ya da geri çekmeden.

"Gelirken bir dahakine haber ver bana." San kendisine gülümseyen çocuğa her ne kadar karşılık vermek istese de endişesini yok sayamadı. Diken üstündeydi zaten her an başına bir şey gelecek diye.

Yüzü düştü Wooyoung'un. Neden şu an ortamı bozmak zorundaydı da kendisine ayak uyduramamıştı ki sanki? "San ben çocuk değilim."

"Yolda sizi sıkıştırabilirlerdi, biliyorsun. Hâlâ öfkeleri dinmiş değil. Maçın son anına kadar devam edecekler gibi duruyor." Yanına koyduğu havluyu alıp yüzündeki teri silmeye başladı. "Sen niye gelmiştin?"

"Bugün seni kaçıyorum beraber bir yere gideceğiz ve sende buna son verip benimle geleceksin." Wooyoung tekrardan az önceki ruh haline bürünüp şirin yüzünü göstermeye devam etmişti.

Kafasında Yeosangla bir plan ayarlamıştı hatta direkt plan arkadaşına aitti, kendisinin de işine geldiği için kabul etmişti. Geçen gün duyduğu evden çıkmama durumuna bir çözüm bulmuş olmaları ikisine de iyi gelecekti.

San havlusunu omzuna atarak ona bakmaya başladı. "Peki o zaman. Nereye gidiyoruz?"

"Sakin ve nefes alabileceğimiz bir yere dersem yeterli olur." dedikten sonra güldü. "Böyle dediğime bakma orayı ben de bilmiyorum."

"Gel o zaman benim odamda bekle. Bende hazırlanırım çıkarız hemen." San kafasında hızlıca planını ayarlarken antreman yapmak için odaya başkası girmişti. Bakışları kim olduğunu görünce umursamadan Wooyoung'a bakmaya devam etti.

Göz devirdi Wooyoung. Onun mekanındaydı sonuçta burda başına bir şey gelebileceğini sanmıyordu. "Burda beklesem de olur. Merak etmene gerek yok gerçekten, alıştım hatta daha iyi hissediyorum."

San duyduklarıyla her ne kadar memnun olmasa da onu çok sıkmamak istemiş, kendi haline bırakmayı seçmişti. "Peki o zaman işim uzun sürmez."

Wooyoung başıyla onaylarken San odadan çıkmak için yürümeye başlamıştı. Wooyoung onu alıp bir yere götürmeyi teklif etmişti resmen, San için bir bakıma randevu demekti bu. Arkasını döndüğü gibi dudağını dişledi gülmemek için.

Damaged | Woosan |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin