San küvetin içinde kafasını göğsüne yaslayan Wooyoung'un saçlarını yavaşça okşayarak soluklanmaya başlamıştı. Az önce yaşadıklarının artık rüya değil de gerçeğe dönmesi üzerine her Wooyoung'a dokunduğunda gerçekliğiyle emin olduğunda gülümsüyordu farkında olmadan. Sonunda Wooyoung'la arasını eskisinden çok daha iyi yapmış olmak dünyanın en rahatlatıcı şeyiydi onun için.Wooyoung'un canı acısa da arkasındaki çocuğun göğsüne öyle bir yatmıştı ki bu rahatlıkla daha önce karşılaştığından emin değildi. San'ın geniş göğsü onun için sığınabilecek güzel bir yerde. Tüm acısına rağmen iyice kafasını oraya yaslayıp saçlarını sürtmüştü.
"Ordakileri artık anlatmanın zamanı gelmedi mi sence de?" San bunu sorarken oyunda yaşananları kastetmişti, bir an olsun aklını terk edemeyen o düşünceleriyle birlikte sakinleşmeye çalışıyordu. "Şu oyun meselesi." diye devam ederken kolları arasındaki Wooyoung'un sorusu üzerine kıpırdanışını fark etti.
"Kaçışım yok değil mi?" Başını çevirip yavru köpek bakışlarını diğerine atarken gerçekten diğerinin onay vermesine inandığından değilde en azından denemek için yapmıştı bunu. "Boş versek bu konuyu olmaz mı? Eskilerde kaldı sonuçta."
"Yok. Artık bilmek hakkım değil mi?" Kendisine alttan bakan Wooyoung'un çenesini sargılı eliyle okşamıştı. "Tartışmaktan yoruldum. Her şeyi baştan sona bilmek istiyorum sadece. Hazırım artık her ne yaşandıysa duyabilirim."
Tekrardan geçmişiyle yüzleşmek zorunda olduğu için aklına dolan anılarla huzursuz oldu Wooyoung. San'ın öğrenmeye hakkı olduğu içinse diretemedi. Bir an önce anlatıp kırtulmak en doğrusu olacaktı belki de. Tek korktuğu şey San eğer bunca olan bitene kafayı takarsa sonra ne olurdu, bu düşünce geriyordu onu.
"Aslında kaçmak gibi bir niyetim yoktu ama mecbur kaldım." Wooyoung konuşmaya başlarken en doğru cümleleri seçmek için kafasında kuruyordu. "Hyunki başka seçenek sunmadı ve acele ettirdi. O ara gözümü çok boyamıştı. Zaten seninle ettiğimiz kavga yüzünden çok mutsuzdum o da bu halimden yararlandı."
San duyduğu şeylerle derin bir nefes alırken göğsündeki Wooyoung'un kafası da oynamıştı. Onun sinirlendiğini fark ettiği için söylediklerini tekrardan gözden geçirmişti, acaba onun kaldırabileceğinden fazlasını söyleyerek daha da mı sinirlendirirdi? Kafasında iyice tarttı ama San'dan ses soluk çıkmadı.
"San şimdiden sinirlenmeye başlayacaksan anlatmam."
San sakinleşmek için onun saçlarına yüzünü yasladı. Evet şu an bulunabileceği en iyi konumdaydı, iyice Wooyoung'a sokulmuştu. "Dinliyorum sen devam et."
Birkaç saniye San'ın tepkilerini anlamaya çalıştıktan sonra sakinleştiğine emin olarak devam etti. "Ordayken başta her şey güzel gidiyor gibiydi. Daha sonra kötü şeyler oldu, yani o ortamda bulunmak istemeyeceğim şeyler. Bana dokunmadı ama benimle beraber olmak istediğinde karşılık vermiyorum diye çıldırıyordu."
"Ağzına sıçtığımın herifi." San resmen hırlar gibi konuşmuştu kalın bir ses tonuyla. Elinde olsaydı o maçta çok daha fazlasını yapardı. Henüz Wooyoung'a karşı orda kullandığı sözleri de unutmuş değildi üstelik. Tekrar karşılaşırlarsa kendisine hakim olabilir miydi emin değildi. Gözleri kısıldı tekrardan sinirle.
Wooyoung kafasını öne çekip San'ın gergin suratına baktı. "Yemin ediyorum içimden gelmiyordu hazır hissetmiyordum San. O da kelepçe mevzusunu o yüzden denedi zaten."
"Anlıyorum. Üçlü muhabbeti neydi peki?"
"Aldatma olayından önce yaşadık onu. Onunla olayım diye belki de ilgimi çeker amacıyla değişik şeyleri denemek istediğimi falan düşünüp böyle teklifler yaptı. Daha sonra da aldattı zaten. Son noktaydı benim için, bir şekilde sonrasında buraya gelebildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damaged | Woosan |
Fanfiction"Ben varken ringe çıkma demiştin. Sen gittin ve ben sözümü tutamadım." fanart: ssugatwt