Üç hafta sonra
McLeod liman kalesi
Moire odasında babasıyla o yıllar evvel yarıda kalan gemiyi tamamlamaya çalışmaktaydı. Son bir haftadır fazla gergindi ve çokça Caelanı sormuştu. Herkes kaledeydi her vakitte olduğu gibi mutlu anlarında da birlikte sevinmekteydiler. Caelan henüz dönmemişti ne ondan ne Friggden ya da Leif ve Skye dan haberleri yoktu. Gemi batığı ve yaşanılanların inandırıcılığı adına onları filika ile suya salıvermişlerdi. Pekala denizde oluşundan duyduğu bir endişe yoktu lakin o filika Norveçe gidemezdi zaten bunun bilincinde olan Ian Sinclair her zamanki gibi herşeyi ile olaya el atmış Caelanı Orkneyin Kuzey Anakarasına göndermişti. Babasını gizlemek zorundaydılar çünkü yaşıyor olduğunun öğrenilmesi kilise tarafından Caelanın ve dahi bu işte parmağı olan herkesin peşine düşülerek işlenilen büyük günahtan ötürü idama sürüklenmesi olurdu James McNeilin babasına olan nefreti öyle deliceydi ki elinden gelen her yola başvurmuştu onu saklayabilmek adına bunca zaman Simon McLeodun hazinesi peşine düşen pek çok korsan pek çok lord tanımıştı. Lakin duyan bilen, bulan yoktu. Moire ise annesine güvenmiş yalnızca Liamh dedesinin ortaya attığı bir söylenti olduğuna inanmıştı. Görünen o ki doğruydu. Şimdi ise Caelan tıpkı herkesin istediği gibi babasından hazinenin yerini öğrenip batan gemi ile birlikte onun ölümüne de izin verdiğine dair bir ikna çabası içine girecekti. Onlar hazine ile meşgul olurken herkes rahat edecekleri kanısındaydı. Moire artık uğraşmak istemiyordu her ne kadar aklının bir köşesinde o hazineyi kimseye bırakmama işini kafadına takmış olsa da ona yasaklanan dümen engel olacaktı herşeye bilincindeydi.
"Bitti bu" Simon son yelken çubuğunu oturtup kızına baktı.
"Çok güzel oldu baba" Moire dolu gözlerle gülümsedi. "Hadi aşağı inelim artık David bizim için sunak odasında bir ayin düzenledi. Dua edip şükredeceğiz..."
"Edelim... " Simon kafa salladı.
Moire babasının küçük parmağında takılı yüzüğe dokunup kendince gülümsedi.
"Beğendin mi Moire? Çocukdan aldım... Sana vereyim mi?
"Sende kalsın babacığım çok yakışmış" Genç kız başını şöminenin yanında duran kutuya takıldı gözleri. Yavaşça yerinden kalkıp kutuyu aralayarak içinden Caelanın ona yolladığı viking gemisine baktı ve onu çıkarıp babasıyla yaptığının yanına koydu.
"A, bu... " Simon güldü. "Bu filikayı çocuk ile birlikte tasarladık demek yapmış... Adı Moria..."
Moire kafa sallayıpminik kürekleri takmaya koyuldu . "Bu Calelan ve Sen ve Leif ve Bu da Frigg... " Moire adadakileri tek tek sayarak boşta kalan vaktiyle kırdığı küreğin takılacağı minik deliğe bakıp dirseğini masaya yerleştirerek elini avcu içine dayadı.
"O boş kaldı Moria"
"Evet çünkü o benim" Moire gülümsemeye çalıştı. "Böyle çok daha güzel... "
"Evet çünkü sen buradasın" Simon uçtaki kötü ruh kovucuyu işaret etti.
Moire dudaklarını kemirerek titreyen çenesini bastırıp başını olumsuz manada salladı. "Ben kötü ruh kovucu değil kötü olanım. Sizi ben batırdım unuttun mu? Eğer o olmasaydı..." Moire başını olumsuz manada salladı. "Caelan seni benden korudu baba" dedi birkaç damlayı tutamayıp akıtırken.
"Moire? " Simon kızına baktı. "Eğer bilseydin yapar mıydın? "
"Ben hayatım boyunca annemin kardeşimin yüzü gülsün diye mücadele ettim baba... Bununiçin yapabileceğim tek şeyin adaları geri almak olduğunun kanaatindeydim. Başka bir yol bir seçenek olduğunu bilmiyordum. Eğer bilseydim... Peşinize sizi korumak için takılır gerekirse kendi canımı verirdim... Tanrıdan tek isteğim seni bir saat olsun görebilmek sarılabilmek oldu hep ve elbet annemin, Aloininde... " Genç kız yüzünü kurulayıp gidip babasına sıkıca sarıldı. "Hadi aşağı inelim baba..."
"Ama ağlıyorsun? "
"Ç-çok mutlu olduğum için... " Moire derin bir nefes aldı. "Gidip şükredeceğim bundan böyle yapmam gereken tek şey bu... Fazlasını dileyip tanrıyı gücendirme niyetinde değilim... " Moire kafa salladı. Ardından babadıyla birlikte aşağı inmeye koyuldular. "Sen annemin yanına git baba" Genç kız yanaklarındaki havayı üfleyerek ağır ağır ilerlemeye koyuldu. Herkes şapele toplanmış görünüyordu Moire aldığı beyaz şifonu tacı üzerinden başına sarıp şapele girerek eline bir mum alıp yaktı ve sunağabdiktikten sonra istavroz çıkararak arka sırada dikilen Laianın yanına gitti. Kız başına dolanan beyaz baş örtüsüne tutunmuş her zamanki gibi izlemekteydi.
"Sen önde durmayı seversin Moire" Laia yanına gelen kuzenine baktı.
"E-evet severim hala severim lakin şükürden başka dileyebileceğim birşey yok. "
"Ne demek yok? " Laia kaş çattı. "Norman ile olanların düzelmesini istemeyecek misin? "
Moire nefesini tutarak sunağa baktı lakin başını olumsuz manada salladı. "Ben imkansızı diledim o verdi Laia... Daha fazlasına yüzüm yok bundan böyle bağışta bulunup şükredeceğim. Tanrıyı gücendiremem"
"Gücenmek? " Laia elini ağzına kapatıp olası bir kahkahayı engelledi. "Oldu olacak akşam yemeğine de davet edelim... O tanrı Moire... Yani öyle diyorsunuz bizi herşeyi yarattığını herşeye gücü yeteceğini. Öyle bir kudret neden gücensin neden üzülsün... "
"Elbet gücenir... Beni duyup dileğimi verdi"
" bir baba olarak bunu elbet sana verirdi değil mi? " Laia dudak büktü . Moireyanından kaçtığında ise gözlerini kısarak çarmıha gerilen isa motifine baş sallayarak baktı. "Oğlunu çivilemişler... Buna gücenmedin de Moirein duasına mı güceneceksin?" Genç kız hayretle gülerek gözlerini kapattı. Laianın aklı almıyordu... Çok tanrılı insanlara kafir diyorlardı lakin onubüçe bölmüş haldeydiler tek tanrılı olanlara kafir diyorlardı lakin baba oğul kutsal ruhun bir bütün olduğunu düşünüyorlardı. Çok seviyorlardı lakin çarmıha gerdikleri İsa Mesihin yüzüne bakabiliyorlardı... Genç kız için tüm bu şeyler birer uydurmadan ibaretmiş gibiydi. Yada bunları uydurmalarını sağlayan tek bir kudret vardı... Herşeyin ve herkesin üstünde... Laia işte onu arıyordu lakin hiçbir din adamında rastlamamıştı. İnsan aklının tasvir ettiği her tanrı yine insani özelliklere sahipti mesih ölüleri diriltiyor lakin kendi ölümüne engel olamıyordu... Babasının onu korumaya hiç mi gücü yoktu? Birde parayla cennette yer satıp ticarete bile başlamışlardı. Laia dilini şaklatarak sunağa ve önünde dikilen erkek kardeşine başını iki yana sallayarak baktı. Ardından diğer köşede kalbi kendi kanında boğulurken gülümsemeye çalışan Moiree takıldı gözleri. Laia kaşlarını kaldırıp titreyen çenesini bastırmaya çalışan ardından toparlanıp mutlu hale bürünen kuzenini izledikten sonra yeniden gözlerini kapattı. Ardından sağ elini birşey istiyormuşçasına havaya kaldırıp avcunu açtı.
Sen gücenmezsin, kızmaman üzülmemen gerekir, bir insan ya da biz gibi aciz olmadığını biliyorum... Moire e dilediğini ver... En azından bir haber... Birşey ver. Kudretini sana inanandan inanmak isteyenden sakınma...
Laia sessizce içinden geçirdikleri ardından avcunda hissettiği sıcaklık ile gözlerini açıp yanında beliren babasına baktı.
"Geç kaldım Laiam annen beni paralayacak... Tam gelecekken elime bu ulaştı sanırım Vikingden bir haber mektup... Ayinden sonra söyleyeceğim." Robert elindekini kızının avucuna sıkıştırıp ön sıralara ilerkeyerek gidip oturdu ve gözlerini kapattı.
Laia gözlerini kırpıştırarak babasına ardından eline tutuşturulan mektup silindirine baktı. Genç kız kısa süreli donup kalışının getirdiği şok ardından ellerini ardında birleştirip etrafına bakındı. "Benimle uğraşma..." Laia sonunda annesinin ya da diğerlerinin dediği gibi çarpılacağını düşünerek odadakilere zarar gelmemesi için dışarı kaçtı.
---
Aloin McLeod'a
Eve döndüm... Döndük... Artık pek çok şeyi yoluna koyduğumuzu düşünerek yarım kalanları tamamlamak adına konuşmaya gelmek ve görüşmek dileğindeyim ki toparlanıp yapacağım bunu. Gelişim Elinize geçenmektup ardından birkaç günü bulacak bir süre dinlenmek niyetindeyim. Bekleyenime sevgilerimi iletin lord Mcleod ve başımda dikilen kız kardeşimdende size bolca sevgiler...
Caelan McNeil
---
![](https://img.wattpad.com/cover/347914447-288-k524286.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Historical Fiction.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...