(Hikayeye orta yerden dalış yapacağım lakin geçmiş günümüz olarak ilerleyecek)
3 Aralık 1387 Ferguson kalesi
El yordamı ile yatıştırmaya çalıştığı kızıl bukleleri ile uğraşırken Aloin'in masaya çarptığı mektuba takılı kalan ela gözlerini kaydırıp ağabeyinin yemek masasını bırakıp gidişini izledi. Bir şeyler yolunda değilmiş gibiydi. Ne vakit olmuştu ki... Aloinin hışmı üzerine Louis ve Eathan da kalkıp peşinden koşturdular. Moire annesi ile göz göze geldiğinde sakince gülümsemeye çalıştı lakin o mektubu çoktan görmüştü Moire... Geçen hafta aldıkları duyum McNeil beyinin öldüğü yönündeydi. Piç! Yattığı yerde baş aşağı dursundu! Moire dokunamadan eceli ile gitmişti... Moire adamın hasta olduğunu işitmişti. Çok daha evvel geberdiğini varsayıyordu. Bugünse gelen kağıt haberi doğrular nitelikteydi. McNeilin ileri gelenleri derhal toparlanmış başı boş kalan meclisin başına adamın oğlunu getirmek için harekete geçmişti. Halbuki adamın resmiyette var olan çocukları anneleri ile birlikte vebadan ölmüştü. Bu bahsi geçen ise babası herifi rezil ettiği vakit dedikodulardan kaçınmak amaçlı topukları kıçına vura vura gittiği İrlandada peydahladığı piçiydi. Moire yıllardır adamın peşinde olduğundan hakkındaki herşeyi biliyordu. En büyük oğlu bir norman kadındandı. İskoçlar ile pek iyi anlaşamayan ve saygı görmeyeceğini düşündüğünden olmalı adam çocuğunu Dublindeki mülkünde bırakmıştı. Norman kadını da buraya getirmemiş yeniden evlenerek üç çocuk daha yapmıştı. Moire Ian Sinclair mektubu okurken yüzünü kırıştırarak ölen diğerlerini düşündü. Tek safkan İskoç olan oğluda onların arasındaydı. Neyseki erken davranarak gidip ayağının altından çekilmişti. Şimdi ise klanın eli ayağı tutuşmuş yok saydıkları viking soyunu başa getirme çabasına girmişlerdi. Bununla da kalmayıp korkularından Moire ve Normanın izdivacını talep etmekteydiler. Genç kızın dudak kenarı yukarı doğru kıvrılıp bakışları bir an için keskinleşti lakin annesinin mektubu eline alıp ona bakarak kekelemesi ile kaş çatmaya koyuldu.
"N-ne d-demek politik izdivaç! " Morigan öfkeyle masadakileri süzdü ardından kendisine bakan kızında takılı kaldı. "Mümkün değil! "
"Sakin ol Morigan... Elbet mümkün değil. Ağızlarının payını alacaklar" Maeve omuz silkti.
"Mümkün olmayan nedir? " Moire gözlerini kırpıştırdı.
"Burada ne yazdığından haberin var mı kızım! "
"Elbette... Mektup dün geç vakitte kaleye geldi. Evvelden okudum. Gece boyu üzerinde düşündüm ve bir karara vardım... Norman ile nişanlanıp topraklarımıza güç katacağım"
"Sen ne? " Morigan inanamayarak kızına baktı ve ona masadaki diper herkes de eşlik etti.
"Açık konuştuğumu sanıyordum halbuki... " Moire omuz silkti.
"Asla! Asla müsaadem yok! " Morigan önce ciyakladı ardından karşılıklı düşmanlık güttükleri, kocasının ölümü ardından iki avuç toprak bırakma kaydıyla üzerlerine gelmeyen McNeil klanı karşısında kızının sergilediği tutuma karşın sinir krizleri geçirmekten de geri durmadı.
"Bu konuyu Connor ve Aodh da varken konuşacağız Moire! " Ian sakince konuştu. "Topraklarınızı pekala ufak bir çatışma ile alabilecek noktadasınız. Adamın ölümü şüpesiz bir iç karışıklığa neden olacak. Klanın ihtiyarlarının verdiği bu kararda durumdan ne denli korktuklarının bir göstergesi... "
"Çatışma istemiyorum... McNeil öldü ve düşmanlık bitti... Yeni Norman bey ile evlenmeye karar kıldım. Bu dava artık kapanacak."
"S-sen nefret edersin McNeilden! " Mila başını iki yana salladı.
"McNeilden evet lakin adamın bunca zaman kabul dahi etmeyip ortada bıraktığından, hayır... Muhtemelen o da benim kadar sevmiyordur adamı... "
"Bana kalırsa ortada kaldığı ve tek başına rahat bir hayat geçirme imkanı olduğu için memnun olmalı... " Ellie dudak büktü.
"Kendine gel Moire! " Morigan ciyakladı.
"Hiç bu kadar kendimde olmamıştım anne! " Genç kız ayağa kalkıpbellerini masaya dayadı.
"Bu tek başına verebileceğin bir kararmış gibi görünmüyor kızım" Noah ihtiyatlı davranmaya çalışarak konuştu.
"Aksine ben kararımı çoktan verdim... Bu adam ile evleneceğim bana düşen görev de bu değil mi zaten? Klanımı güçlendirip olası tehlikelerden korumak ki yeni McNeil beyinin bir gün topraklarımıza saldırmayacağı garantisini kim verebilir? " Moire omuz silkti.
"Bu şekilde davranamazsın! "
"Otuz... Otuzuma dayandım! Tanrı aşkına benim yaşımda büyükanneler tanıyorum! " Moire bağırdı. "Ne yapacaksın! Beni yetmiş yaşında dul kalan dedelere verip torun sahibimi yapacaksın? " Moire boğazındaki ateş topunu yutmaya çalışarak annesinin yaş akıttığı gözlerinin kendininkileri de doldurmasına izin verdikten sonra ağabeyinin bıraktığı mektup silindirini alıp masaya çarparak kendisine bakan bir sofra dolusu insana kaş çattı ve odadan çıktı. Tartışmayacaktı Moire kararı kesin ve netti. Hızlı adımlarla odaya çıkıp hazırlanmaya koyuldu. Liman kalesine dönecek orada düşünmeye devam edecekti genç kız. Bir daha eline böylesine bir fırsat geçer miydi bilmiyordu. Lakin bu fırsat evlilik değildi. Moire aklının ucundan geçirmemişti evliliği... Lanet olsun ki bir McNeil ile evlenecek kadar delirmemişti henüz... Fakat iflah olmaz bir deli olduğunu biliyordu. Yıllardır o adamı da klanını da toprağınıda yok etmek için plan kurmuştu lakin herif onlardan çaldığı sözde adalar ve sular hakimi unvanını taşırken gemiye ayak basıp basmadığından şüpheliydi. Bir hafta öncesinde karalar bağlamıştı Moire o dokunamadan öldüğü için kendini paralamıştı hırsını alacağı nefretini kusacağı gözlerinin içinr bakarak öldüreceği bir şerefsizin kalmadığına inanırken ortaya çıkartılan ve McNeil olmaya karar veren oğlu şüphesiz yeni düşmanıydı. Moire onun kuzey ülkeleri ile ticarette bulunduğunu işitmişti. Herif sudaydı. Her ne kadar nasıl ve ne şekilde hareket ettiğini bilmiyor olsa da hiç ettiği gemilerin hiçbirinde rastlamamıştı ona lakin tuhaf bir viking ruhundan bahsedildiğini okyanusun kuzeyinde buz dansı eden biri olduğunu biliyordu. Tabi o söylentinin aradığı adama ait olup olmadığı tartışılırdı. Moire umursamıyordu. Tek gayesi dünyaya yeni bir McNeilin gelmediğinden emin olmaktı. Lakin o intikamını alırken kardeşi ve annesine zarar gelmemesi birincil hedefiydi ve tanrının önüne yeni bir rota çizdiği su götürmezdi. Moire adam ile nişanlanacak, onu tanıyacak ve ummadığı anda ummadığı yerde okyanusun dibine gömecekti. Bu olurken dul kalmak işine gelirdi ki McNeili pek kolay ele geçirmiş olurdu. Yine de tanrı huzurunda kocası olmadan evvel olsundu. O da geberip gittikten sonra Aodh ve Aloin diledikleri savaşı açabilir adaları geri alabilirdi... Yeryüzünde tek bir toprağa dahi adını koyaöayacak kadar kuruyacaktı adi soyu! Babasının ruhu şad olacak annesinin gözyaşlarının bedeli ağır olacaktı... Genç kızın evvelki planı seyir değiştirmiş olsa da ufak bir değişiklik gerektirmişti yalnızca. Tek yapması gereken Norman kırmasıyla nişanlanmak onu gafil avlayacağı vakte dek yer yüzünde var olan en hoş, en tatlı leydiymiş gibi davranmaktı... Eh bu kısmı elbet düşesten esinlenmişti yine de şekillendirecekti çünkü bu süreçte yalnızca McNeil soysuzunu değil kendi ailesini de oynatması gerekecekti... Moire kendi kendine gülerken bu defa "Siren" olmanın hakkını layıkıyla verecek olmaktan oldukça memnundu...
❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥❤️🔥
Bu kısım Adam akıllı da Ena ve Aodh Fergusona gitmeden hemen öncesi.
Şu ilk bölüm bocalaması beni öldürüyor... Karakterlere adapte olana kadar minik ilerleyeceğiz...Kısaca plan bu kurgunun yüzde yetmişi de bu arkadaşlarım planın uzunca halini zamanla bölümler ilerledikçe açık edeceğim.
Bir farklılık olarak kurban bu kez kadın değil bir adam...
Off ama ne kurban...🫠❤️🔥 Eh onu da yazdıkça göreceğiz 😁😁😁
![](https://img.wattpad.com/cover/347914447-288-k524286.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Fiction Historique.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...