Doğum günü.

1K 88 106
                                    

Kurtuluş Malikhanesi

Çakır - Eğlendiniz mi?

Derman - Evet, Ferkan bol bol uyudu.

Diyince hepsi genç adama bakmıştı, o ise umursamıyordu. Kendisi biraz uyku aşığıydı, vakti varken uykunun sefasını sürmek istiyordu. Zamanı gelince uykuyu zor uyuyacaktı, görevler, eğitim derken uykuya hasret kalacaktı. Ama sorun yoktu, o hayalini gerçek yapacaktı.

Çakır - Boncuğum demek sen şirkette uyudun, gerçi buna neden şaşırıyoruz ki? Sen şuan bile uyuyacak gibi duruyorsun.

Diyince Ferkan göz devirerek yerinde hafif kaymıştı. Uykusu kimseyi alakadar etmezdi ki, okulu bitmişti. Bundan sonra ona sadece komutanları olacak kişiler laf diyebilirdi.

Çakır - Çok ayıp abiye hiç göz devrilir mi? Hem yapma öyle gözlerine yazık.

Üçüzlerin doğum günü!

Balaban B - Dilek dileyin aslanlarım, mumları öyle üfleyin!

Üçüzleri dileğini bir bir dilemiş vede mumları üflemişti. O an tüm aile vede dostlar alkışlarken Ferkan'ın hiç dosttu yoktu. Gelen dost tayfası abisine vede kardeşlerine aitti. Ama umrunda değildi onunda ailesi yanındaydı, anne - babası şefkatle bakıyordu. Bu bile ona yetiyordu, gülümseme nedeniydi. 19 yaşına girmişlerdi, yeni bir yaşa adım atmışlardı. Derman'ın dileği işinde iyi başarılı olmaktı, Ferman'ın dileği hem iş hayatının iyi olması hemde ailesinin mutlu oluşuydu.

Ferkan'ın dileğiyse ailesini kaybetmemekti çünkü onlar sayesinde artık yüzü gülüyordu. Mutluydu, sevgiyi hissediyordu. O anda onu kolunun altına alan abisiyle pastayı kesen kardeşlerinden geri durduğunu yeni fark etmişti.

Çakır - Abisinin gülü o pastada seninde hakkın var.

Dediğinde diğerleri de ona hak vermişti, Ferkan ise omuz sirkmekle yetinmişti. Bu onun ilk mutlu olduğu doğum günüydü çünkü genelde doğum günleri felaketle biterdi. Bu yüzden yapmak istememişti, yapılsa da katılmak istememişti. Ancak aile buna izin vermemişti, bu onunda doğum günüydü, katılmalıydı.

Çakır - Birşey olmayacak.

Dedi tek onun duyacağı bir hâlde, ne olduğunu sadece abisine anlatmıştı. Kaygıları, korkusu olduğunu demişti. Çakır'sa birşey olmayacağına dair bir söz vermiş, birazda dil dökmüştü.

Ferkan Kurtuluş.

Ne zaman doğum günü kutlasam ya felaketle bitti yada benim canım yandı. Bir italyana oyuncak olurken daha ufacıktım, bana anlamakta zorlandığım sözler veriyordu. Çocukluğumun saflığı yüzünden arsızlığını fark etmezdim ama ondan çok rahatsız olurdum. Bedenime dokunduğu an bedenim yanmış giydi, çok üşüyordum. O şeyin ne olduğunu bilmek zordu ama nefret etmesi kolaydı. Çünkü verdiği yoğun his acıydı, iğrentiydi. Baba bildiğim adamın malûm ânımı izlerken sanki beni pazarlamış gibi para saymalarını unutmak zordu. Herşeye rağmen ondan yardım dileyen çocuğun feryatları bana yabancı geliyordu. Halbuki o feryat eden bendim, fakat kendimi uzaktan izler gibiydim. Bedenim nasılda tir tir titrerdi, ağlamaktan maf olmuş yeşillerim o yaşta ölü gibi bakıyordu.

Neden? O parayı sonra da sayamıyor muydu yada beni kurtarsa ölecek miydi? Bu şey canımı çok yaktı, kalbimi acıtansa annemin yan odadan "oğluma dokunmayın!" diye feryat edişiydi. Her haltı duyan mahalleli bizim feryatlarımızı duymamıştı. Kabul etmem lazım, Efsun hanım beni çok severdi. Ama o dokunuşa engel olamamıştı, bedenen olan yaralarımı sarmış olsa bile ruhen yaşadığım çöküşe bir faydası olmamıştı. Melih Bey'den benim için psikolog dilenmişti ama eşi param yok diyerek reddetmişti. Peki o saydığı paralar neydi, onlara ne olmuştu? Hâlâ evde olabilir miydi? Hayır bu imkansızdı, illa ki evi talan eden olmuştur. Yada Melih Bey yemiştir,..

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin