Gerçek nedir?

411 34 13
                                    

Günler Sonra

Izinliydi, 4 gündür ailesiyle duruyordu. Ama bu defa şehirden çıkmamışlardı, hâlâ onun görev yerindelerdi. Nişanlısı şuan onunlaydı,  ne olursa olsun onu seviyordu. Hem o gece ki durumda Ferkan'a suç bulmuyordu, isteyerek yapmadığını iyi biliyordu. Titreyen eliyle gözünün kenarında ki kesiğe dokundu, tam kesik gibi değildi ama niye vardı diye merak ediyordu. En çokta acır mı diye merak ediyordu, Ferkan'sa elini tutup dokunmasını yarıda kesti.

Ferkan : Dokunma!

Manolya : Acıdı mı? Özür dilerim amacım canını yakmak değildi.

Ferkan : Acımıyor ama yinede dokunma!

Manolya : Bu şey neden oldu, onlar mı yaptı?

Ferkan : Acımıyor.

Manolya : Fıstıklı baklavam noldu, buraya tam olarak ne oldu? Niye bu çizik var ki? Amaçları tam olarak neydi?

  Üst üste soru soruyordu, bu kadar sorunun tek bi cevabı vardı ama ne olduğunu Ferkan demiyordu. Manolya kattiyen kötü amaçla sormuyordu sadece herkes gibi oraya ne olduğunu merak ediyordu. Onun bu sorusuyla ortam sessizleşmişti, şuan salondalardı ve herkes yanlarındaydı. Suskunca saatlerdir onları dinliyordular, daha doğrusu ilgi noktaları Ferkan idi. Deliler timi gelen ani görevle gitmek zorunda kalmıştı, uzun süre kalamamışlardı. Şimdiyse konu Ferkan'ın gözünün kenarında ki kesikti, o izin sebebini hepsi merak ediyordu. Ferkan'sa gergince yerinde dikleşerek konuşmuştu.

Ferkan : Boşverin, zaten iyiyim.

Aile bu sözlerini kabul etmiyordu, iyi olmadığı belliydi. Hatta sanki o ânı hatırlar gibi gözlerine ufak bi korku düşmüştü, bunu hepsi görebiliyordu. Zaten duygularını sadece düşmanlarına karşın saklardı. Sevdiklerinden doğru düzgün saklayamazdı, illa açık verirdi. Yine vermişti, demesi lazımdı çünkü ailesi ne olduğunu öğrenmeden yakasını bırakmazdı. Bugün sussa elbet yarına öğrenirlerdi, gerçeği öğrenmeden asla durmazlardı.

Ferkan hem bedenen hemde ruhen iyi değildi, huzursuzdu. Bedeninde ki yaraları her görüşte, her su değişte canı yanardı. Içi giderdi, ağlamak isterdi ama sonra ne uğrunda olduğu aklına gelir ağlamaktan kendini geri çekerdi. Yok yere hasar almamıştı, tamam yakalanmak onun suçuydu ama zevkine yaralanmadı. O görev uğrunda hasarlar almıştı hatta bu uğurda birçok sınavdan geçmişti. Başkan denilen kalleş ona güvensin nelere katlanmıştı, nelere susmak zorunda kalmıştı anlatmak zordu. Ancak bilin ki aralarına kolay kolay girmemişti, çok şeyler görmüştü. Duyduğu şeyler bazen tüylerini diken diken etmişti, geceler ona haramdı. Asla güvenip uyumazdı, hep geceyi gündüz ederdi.

Sabrı bazen bitmek üzere gibi olmuş zor dayanmıştı, bayrağına dil uzatan kalleşleri katletmemek için zor durmuştu. Gerçi dur emri gelene kadar çok teröristi ortadan kaldırmıştı ama o emir herşeyi maf etmişti. Onun yakalanmasına neden olmuştu, belki de durmasa yakalanmazdı. Kim bilir belki de onu ele veren iti erkenden etkisiz hale getirebilirdi. Ama o emir herşeyi maf etmişti, durmak zorundaydı yoksa emre itaatsizlikten ceza alırdı. Ferkan bu şeyi hatırladıkça emri veren komutanına kızmak, "herşeyi sen maf ettin!" demek istiyordu. Ancak aldığı terbiye ona engel oluyordu, asla üstüne terbiyesizlik etmezdi. Onu düşüncelerinden çıkartan babasına kadar daldığını fark etmemişti. Gözlerini ne vakit yere dikti bilmez ama babası konuşunca otamatikmen adama bakmıştı. Konuşurken göz temasları onun için önemliydi, bakmadığı zamanlar azdı. Utandığı sürece göz teması kuramazdı ama diğer tür direkt göz teması kurardı. Lâkin aşırı derecede öfkeliyse karşı tarafı bu bakışı rahatsız ederdi, şuansa babası bakışından rahatsızdı. Kızgındı ama ona değil bu şeye sebep olanlara kızgındı, iyi olsaydı şuan timle görevde olacaktı yada normal bi izinde olacaktı.

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin