Suçlu Kim?

395 33 39
                                    

  Balaban Bey tek başına olan oğlunun yanına gelip oturmuştu, evladı sessizdi. Sadece o gelince başını omzuna koyarak susmayı tercih etmişti, konuşmak istemiyordu. Balaban Bey'se nazikçe saçlarını severek lafa girmişti.

Balaban B - Iyi misin aslanım?

Ferkan - Beni seviyormuş.

Balaban B - Tamam da bu güzel birşey değil mi? Zaten sende ona aşıksın.

Ferkan - Ama baba...

Balaban - Bak yavrum ben geldiğimde direkt fark ettim, gördüm. Sen o kıza aşkla/ için gidercesine bakıyorsun, kıyamıyorsun. Çok aşıksın.

Dese bile cevap yoktu, Ferkan ne diyeceğini bilemiyordu ki... O sadece sessiz kalıp düşünmek istiyordu ama kızda buraya ona gelmek istemişti. Bu nedenle ne yapacağını bilmiyordu, tek bildiği kızın inatçı bir yapıya sahip olduğuydu. Manolya asi - deli dolu - hırçın bir kızdı ama onu görünce tüm dengesi bozulurdu. Masumlaşır, saçma sapan şeyler yapardı, ayran budalası gibi ona baka kalırdı. Işin komik yanıysa onu görünce boynuna atlamak, öpmek filan isterdi. Haa birde yanakları kıpkırmızı olurdu, utanıyordu. Kokusu burnuna geldiği ansa aptal aşıklar gibi sırıtırdı. Ferkan'a deli gibi aşıktı, onu görmezse huzursuz hissediyordu.
 
   Işte o anda Balaban Bey oğlunun saçlarına ufak bir öpücük kondurmuş vede fısıltı gibi bir sesle konuşmuştu. Konuşarak onu rahatlatmak istemişti, başarıyordu da... O Ferkan'a herzaman  ki gibi iyi geliyordu, mutlu ediyordu. Aşık olduğundan bir haberdardı, bu bakışlarından bile net belliydi. Bakışlarına ayrı bir anlam gelmişti, "tutku - hayranlık - aşk" gibi şeyler vardı. Bunu dikkatle bakan herkes fark edebilirdi.

Balaban B - Ben sende kendimi gördüm yavrum, annene nasıl bakıyorsam sende Manolya'ya öyle bakıyorsun. Bakarken incitmekten korkar gibi bakıyorsun.

Ferkan - 3 günde mi anladın?

Balaban B - Oğlunu ben iyi tanıyorum ve diyorum ki ; sen o kız dışında hiç kimseyle aşk evliliği yapamazsın, yapsan dahi mutlu olamazsın. Bu yüzden sakın kalbini dinlemeyi kesme hatta sadece onu dinle, dinle ki mutlu ol!

Dedi şefkatle saçlarını karıştırarak, derdinin ne olduğunu az çok tahmin ediyordu. Her asker gibi o da ilişkilerden uzak durmak vede ardında ağlayanlar bırakmak istemiyordu.  Zaten insanların ağlamasını pek sevmezdi, ağlayanlara dayanamaz, onunda içinde birşeyler kopardı. Kalbi sızlardı, huzuru bozulurdu. Eğer ki yakını ağlarsa bir an "acaba hata bende mi?" diye kendini sorgulardı. Bir süre sonra yavaşça babasının elini tutup konuşmuştu, ses tonu bozuktu.

Ferkan - Askerim, benimle evlenecekse aramıza girecek mesafeyi de kabul etmesi lazım. Hem ben çok göreve gidiyorum, asla olduğum yerde sabit kalamam ki, bensiz kalabilecek mi?

Balaban B - Vatana aşıksın, bağlısın. Eminim  ki bunun ne demek olduğunu iyi bilirdir, ne de olsa çevresinde asker var.

Ferkan - Sen ne?

Balaban B - Oğluma aşık kızı biraz araştırayım dedim, baktım zaten abisi senin komutanın ve çevresinde yığın misali askerler var.

Ferkan - Onayın var?

Balaban B - Seviyorsan kimse sana engel olmayacak yavrum, izin vermem. Peki seviyor musun?

Dedi ilgiyle sorarak, Ferkan'sa başını onun boynuna gömmüş vede gözlerini kapatmıştı. Seviyordu ama bazen utangaç hissediyor, bundan kaynaklı dile getirmek zor geliyordu. Balaban Bey oğlunun bu hareketine karşı kocaman gülümsemişti.

Balaban B - Utanma sadece sevip sevmediğini söyleyeceksin, şimdi söyle bakalım sever misin?

Ferkan - Seviyorum, onu görünce kalbimde kelebek var gibi hissediyorum. Ama ya şehit olursam, Allah bilir ama ya düğüne yada çocuğumun doğumuna şehit olursam? Onlar bensiz ne yapacak?

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin